BAMIDBAR
B
Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Bamidbar 1:1-4:20)
Sinay çölünde, Tanrı Yisrael'in on iki kabilesini kapsayan bir nüfus sayımı yapılmasını emreder. Moşe, askere alınabilecek yaşta (20 ile 60 yaş arası) 603.550 erkek sayar; Levi kabilesinin, sayıları 22.300'ü bulan ve yaşları 1 aylıktan büyük olan erkekleri ise ayrıca sayılır.
Leviler Mişkan'da hizmet edecekler, Altın Buzağı olayı sonrasında kutsal göreve uygunluklarını kaybeden Behorlar'ın yerine geçeceklerdir. Yerlerini alacak bir Levi bulamayan 273 Behor ise kendilerini azat etmek için beş şekel "fidye" ödeyecektir.
Bir kamp dağıldığı zaman, üç Levi ailesi Mişkan'ı parçalarına ayırıp bir sonraki kampın tam ortasında yeniden kurardı. Daha sonra Mişkan'ın çevresine kendi çadırlarını kurarlardı. Mişkan'ın özel eşyalarını (Menora, Aron vs.) kendi özel örtüleri içerisinde omuzlarında taşıyan Keat ailesi, Mişkan'ın güneyine kamp kurardı. Mişkan'ın goblenleri ve çatı örtülerinden sorumlu olan Gerşon ailesi ise Mişkan'ın batısında kamp kurardı. Duvar kalaslarını sütunlarını taşıyan Merari ailesi ise kuzeye yerleşirdi. Mişkan'ın giriş kapısının karşısında, yani doğusunda ise Moşe, Aron ve Aron'un oğullarının çadırları yer alırdı.
On iki kabile, Levi ailelerinin oluşturduğu dairenin dışında her birinde üç kabile olan dört grup halinde kamp kurarlardı. Doğuda Yeuda (nüfus: 74.600), Yisahar (54.400) ve Zevulun (57.400) kabileleri; güneyde Reuven (46.500), Şimon (59.300) ve Gad (45.650) kabileleri; batıda Efrayim (40.500), Menaşe (32.200) ve Binyamin (35.400) kabileleri ve kuzeyde Dan (62.700), Aşer (42.500) ve Naftali (53.400) kabileleri bulunurdu. Bu kamp düzeni seyahat ederken de korunurdu. Her kabilenin kendi Nasi'si (prensi ya da lideri) ile kabile renklerini ve amblemini taşıyan bir bayrağı vardı.
Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
KRAL MI YIKIM MI?
Özel bir kabile: Bamidbar kitabının aynı ismi taşıyan ilk peraşasında Bene Yisrael’in sayıldığını görmekteyiz. Bu sayımda yirmi ile elli yaş arasındaki erkekler sayılmakta ve bunların sayıları kabile kabile verilmektedir. Levi kabilesi bu sayma yönteminden daha farklı bir şekilde ayrı bir sayıma tabi tutulmaktadır. Levi kabilesi bir aylıktan itibaren sayıma dahil edilmektedir. Burada ortaya çıkan sonuç ise dikkat çekicidir. Çünkü Levi kabilesi daha geniş bir şekilde sayılmasına rağmen sadece yirmi iki bin kişi çıkmakta ve bu sayı da en küçük sayıya sahip kabilenin yarısı bile etmemektedir. Hatta diğer kabilelerin sayım yöntemi onlara uygulansa bu sayı en az nüfusa sahip kabilenin üçte birine veya dörtte birine denk gelebilecektir. RaMBaN burada haklı bir sorunun sorulması gerektiğini savunur.
Levi kabilesi Tanrı’ya en yakın kabiledir. Hatta bu kabile ileride toprak sahibi olmayacak ve sadece kutsal işlerle uğraşacaktır. Levi kabilesi altın buzağı günahına karışmamıştır. Bu yüzden de onlardan kimse hayatını kaybetmemiştir. Bu kadar özel bir kabilenin sayıca az olması neye göre açıklanmalıdır?
Farklı görüşler: RaMBaN sorduğu soruya iki farklı bakış açısı getirir. İlki Mısır esareti ile ilgilidir. Levi kabilesi Mısır esaretinde köle konumuna düşmeyen ve bu yüzden de sıkıntı çekmeyen tek kabiledir. Bu yüzden de Mısır boyunduruğu altına girmiş olan diğer kabileler gibi sıkıntıya karşı çoğalmamışlardır. Bu da onların sayılarının çok fazla artmadığını göstermektedir. İkinci bakış açısına göre Yaakov Avinu Şehem saldırısından dolayı Levi kabilesine kızgındır ve belki de sayılarının artmaması için bir dilekte bulunmuştur. Or AHayim ikinci seçeneğin geçerli olamayacağını ifade eder. Çünkü Yaakov’un sözlerinde veya uyarılarında çoğalmamaları ile ilgili bir kısıtlama getirir bir ifade yer almamaktadır. Birinci görüş için de Or AHayim pasuğun farklı algılanması gerektiğini savunmaktadır. Bilgelere göre sıkıntı başlamadan, daha doğrusu Yaakov Avinu ölmeden Bene Yisrael altı yüz bin sayısına erişmiştir. Sıkıntılar ne kadar artarsa artsın bu sayının korunması mümkün olmuştur. Yaakov yaşarken doğan çocuklar henüz küçük olduklarından göze batmamaktadır. Ancak çocuklar büyüdüğünde ve Mısır demografisi etkilenmeye başladığında Paro kölelik tedbirlerini uygulamaya başlar. Ne uygulanırsa uygulansın sayı çıkışa kadar aynen muhafaza edilmiştir. Levi kabilesinin önceden fazla olduğu ama sıkıntı zamanında azaldığı tezi de gerçeği yansıtmamaktadır çünkü Levi kabilesi atalarının sahip olduğu kutsamaya sahiptir.
Lideri izlemek: Levi kabilesi aslında liderlerini takip etmişlerdir. Kabilenin lideri olan Amram Paro’nun erkek çocukları nehre atma kararı sonrasında eşinden ayrılır. Levi kabilesi de liderleri gibi davranır. Ancak bilgelere göre Bene Yisrael’in tamamı büyük bir baskı ve umutsuzluk içinde olduklarından bu kararı uygulamaz. Hatta o kadar büyük bir sıkıntı içine düşerler ki çocuklarını doğurduktan sonra onları sahiplenmez ve dışarıda bırakırlar. Sıkıntı çekmeyen Levi kabilesi çocuklarının boşta kalmalarını istemediğinden ayrılma kararını uygular ve sayıca daha az kalırlar.
Burada Amram’ın yeniden evlendiği sorusu gündeme gelebilir. Gerçekten de Amram kızı Miryam’ın peygamberlik görüşü doğrultusunda yeniden eşi ile evlenir ve Moşe dünyaya gelir. Or AHayim Amram’ın bu evliliği kızının peygambersel görüşünden dolayı gerçekleştirdiğini Levi kabilesinin diğer üyelerinin tamamının bu yeniden evlenme kararını tatbik etmediğini paylaşır. Bu da Rabi’ye göre Levi kabilesinin sayılarının az olmasının nedenidir.
Burada asıl soruyu da eklemek gerekir. Levi kabilesi Tanrı’ya en yakın O’nun emirlerini dinleyen ve yerine getiren bir kabile iken Tora’daki ilk mitsva olan “pru urvu” yani çoğalma mitsvasını neden yerine getirmekten kaçınmışlardır? Kolay zamanlarda olduğu gibi zor zamanlarda da Tanrı’nın emirlerini yerine getirmek gerekli değil midir?
Gemara Masehet Taanit’te yer alan bir öğreti bu sorumuza yanıt verebilir. Gemara kıtlık zamanlarında eşler arasında ilişkinin devamını onaylamamaktadır. Çünkü dünyaya gelecek olan bebeğin kıtlık yüzünden sıkıntı çekmesini istememektedir. Levi kabilesi erkek çocukların hayatlarının tehlikede olduğu ortamı bir kıtlık zamanı gibi değerlendirmiş ve çocuk sahibi olmamışlardır. Buna rağmen yirmi iki bin gibi bir sayıya ulaşılması Levi kabilesi için bir kutsama niteliğindedir. Nitekim Divre Ayamim kitabında David Ameleh zamanında otuz ile elli yaş arası Levi kabilesinin nüfusunun otuz sekiz bin olduğu yazılmıştır. Bu da normal zamanlarda Levi kabilesinin de diğer kabileler gibi iyi bir nüfusa sahip olabildiklerinin bir göstergesidir.
Biraz da bayrama bakalım: Şavuot bayramı diğer bayramlarımızdan daha farklıdır. Üç ziyaret bayramları içerisinde de tarihi belirtilmeyen tek bayramdır. Sadece Pesah’ın çıkışından itibaren yani ikinci gecesinden itibaren yedi tam hafta sayımı vardır ve ardından da bayram kutlanmaktadır. RaMBaN’a göre Pesah yedi gündür birinci ve yedinci günleri yom tov olarak bilinir. Aradaki kırk dokuz gün ise Hol Amoed gibidir. Bu sürenin sonunda sekizinci günde ancak aslında ellinci günde bir anlamda sekizinci haftanın ilk gününde Şavuot bayramı kutlanır. Arizal bu düşünceye bir kuralla destek verir. Onun görüşüne göre de kırk dokuz günlük Omer süresi boyunca Hol Amoed kuralları işler ve tıraş olunmaz. Şavuot bayramının bir başka ismi de Atseret olarak bilinir. Atseret noktalama veya toplanma anlamına gelir. Nitekim Sukot bayramının hemen bitiminde Şemini Hag Atseret kutlanır. Benzer şekilde Şavuot bayramı da Pesah’ın sekizinci günü “atseret” gibidir.
Regalim söz konusu olunca her bayramda “Mısır çıkışı” “zeher litsiat Mitsrayim” sözcükleriyle anılır. Bunu Pesah için anlamak mümkündür. Çünkü bu bayramda çıkış gerçekleşir “zman herutenu – özgürlüğün zamanı” dediğimiz bu olay Mısır çıkışı ile bire bir ilintilidir. Sukot ile de ilişki kurmak kolaydır. “Zman simhatenu” dediğimiz Sukot bayramında Mısır çıkışı çölde bizlere eşlik eden “anane kavod – onur bulutları” anımsanmaktadır. “Zman matan toratenu” dediğimiz Şavuot için durum çok anlaşılır değildir. Çünkü Tora’nın alınışı ile Mısır çıkışını nasıl ilişkilendirmek gerekir sorusunun yanıtını Pirke Avot ile vermeye çalışacağız.
Ki Tisa peraşasındaki pasuk “veamihtav mihtav E.loim u harut al aluhot – yazı Tanrı’nın yazısıydı ve tabletlere hak edilmişti” demektedir. Pirke Avot “harut – hak edilmiş” sözcüğünün “herut – özgürlük” olarak da okunabileceğini öğretmektedir. Pirke Avot bir kişinin özgürlüğünün ancak Tora öğrenimi ile sağlanabileceğini öğretmekte ve Mısır çıkışının kazandırdığı özgürlüğün fiziksel özgürlük olduğuna dikkat çekmektedir. Tanrı’nın Moşe ile olan ilk temasında yanan çalıda bu zaten orijinal plan olarak ortaya konmuştu. Mısır çıkışından sonra “taavdun et AE.loim al aar aze – bu dağda Tanrı’ya ibadet edeceksiniz” denirken asıl istikametin ne olduğu zaten gösterilmiştir. Çünkü fiziksel özgürlük kişiye bir istikamet kazandırmamaktadır. Kurallar olmadan yaşanan bir özgürlük sadece felaket getirecektir. Bene Yisrael bir yere bağlanmaya devam etmektedirler ancak patron artık firavun değildir. Patron Tanrı’dır ve O’nun kurallarının gereğince gerçekleşecek yolculuk asıl özgürlüğü beraberinde getirecektir.
Kral mı Yıkım mı? Yahudilikte kral olabilmek için aranan ilk özelliklerden biri kendi kendinin kralı olmayı başarabilmektir. Kendisini kontrol edemeyen insan başkaları üzerinde hüküm süremez. David bir peygamber aynı zamanda da kraldır. Ancak Bat Şeva ile günah işlediği zaman bir anlamda yeniden dönüşüne kadar krallığı kaybetmiştir. Çünkü kendi kendisinin esiri olmuştur.
Kanımız karaciğerde şekillenir. Burada aynı zamanda Zohar’ın düşüncesine göre düşünce ve planlarımız da şekillenir. Buradan bu eylemler, düşünceler ve planlar kan yolu ile kalbe gelir ve oradan bütün vücuda yayılır. En sonunda beyin bu düşünce veya eylemin durumuna bakarak karar verir. Zohar bu işleyişin doğru olduğunu bunun tersi olan işleyişlerin ise felaket getireceğini öğretir. Bazen insanlar akıllarıyla değil de sadece kalp ile karar vermeyi isterler. Şöyle bir örnek verelim. Diyet yapan bir kişi diyetin üçüncü gününde önüne gelen çikolatalı pastaya bakmaktadır. Karaciğer “yemelisin” derken kalp “kesinlikle yemen lazım” ifadesinde ısrar eder. Beyin devrede ise “bu senin için zehir gibidir ağzına bile koyma” der. Genellikle böyle bir konuda beynimizi aklımızı dinlemeyip pastayı midemize göndeririz.
Göğüs hastalıkları uzmanlarının birçoğu sigaranın zararları konusunda söylevler verdiğini hepimiz biliriz. Ne gariptir ki içlerinden birçoğu sigara konusunda tiryakidir. Çünkü akıl ile değil kalp ile karar vermektedirler. İbranice’de “kral” sözcüğünün karşılığı olan “meleh” moah – lev – kaved” sözcüklerinin ilk harflerinden oluşur. Beyin em başta karar verici ise sorun yoktur. Durum tersine dönerse ortaya çıkan sözcük “yıkım” anlamına gelen “kelem” sözcüğüdür.
Pesah sofrasında yumurta vardır. Yumurta rahim içindeyken dışarı çıkmak isteği ile doludur ve zamanı gelince çıkar. Bu olay Mısır çıkışını sembolize eder. Bir süre sonra ise yumurtadan bir hayat çıkar. Bu da “matan Tora”nın sembolüdür. Bir anlamda Pesah Şavuot ile tamamlanmıştır.
DİVRE TORA
Rav İzak Peres
Öğrencilerin Çocuklarındır
Tora bir kısımda ‘Bunlar Aaron ve Moşe’nin torunlarıdır.’ (Bamidbar 3:1) diye başlar ve sonra sadece Aaron’un çocuklarından bahseder. Tora yanlışlıkla Aaron’un çocuklarını Moşe’nin çocukları gibi belirtmiş olamaz. Aksine, Tora önemli bir kavramın altını çizmektedir. Bir kişi birine Tora öğrettiğinde, o çocuk öğretmenin çocuğu sayılır. Moşe, Aaron’un çocuklarının amcası olsa da o çocuklara Tora ve Tanrı’nın yollarını öğrettiği için aynı zamanda yeğenlerinin babası sayılmaktadır. Bir Tora öğretmeni her açıdan öğrencilerinin manevi babasıdır.
Bir baba tek oğlunu Valotzin yeşivasına getirir. Roş Yeşiva Rav Naftali Tzvi Berlin ile konuşur ve ailenin tek çocuk olduğu için oğluna özel ilgi göstermelerini rica eder.
‘Sizin sadece bir tane ‘tek’ çocuğunuz var, benim ise dört yüz ‘tek’ çocuğum var şeklinde cevap verir Rav Berlin.
Bir öğretmen Hazon İş’e gelerek meslek değiştirmek istediğini ve pırlanta parlatıcısı olmaya karar verdiğini söyleyerek, tavsiye almak ister.
‘Sen zaten pırlantaları parlatmıyor musun ki?’ diye sorar Hazon İş.
Yahudi çocukları şekillendirirken bir Rav’ın öğrenciler üstündeki etkisi o kadar büyüktür ki, işte bu yüzden çok vicdanlı olması gerekir. Çocuklara bir şey öğretmeyi, günün sonunda sona eren ve geride bıraktığı rutin bir iş olarak görmemelidir. Aksine, Yahudi çocuklarına bir şey öğretmeyi asla sona ermeyen bir görev olarak görmeli ve sadece sınıf içerisinde öğrettikleriyle değil sınıf dışında sergilediği tutumla da bu eğitimin devam ettiğinin bilincinde olmalıdır. Bir Rav, davranışlarıyla, konuşma tarzıyla, dua edişiyle ve diğer insanlarla olan iletişim şekliyle öğrencilerine Tora yolunda liderlik etmelidir. Çocukların hayranlık duyacağı ve örnek alacağı tavırlar sergilemelidir. Çocukların en iyi öğrenme şekli, başkalarını izlemek ve onları örnek almaktır. Bu yüzden bir Rav her yaptığı şeyde ahlaki yönden örnek teşkil etmelidir. Günün sonunda, öğretmenlik yaptığı çocuklar ‘kendi çocuklarıdır.’
Aslında bir açıdan herkes, okulda çalışsa da çalışmasa da birer öğretmendir. Birilerine bir şey öğretmek için profesyonel bir Rav olmaya gerek yoktur. Eğer tutum ve davranışlarınızla etrafınızdakilerde hayranlık uyandırıyor ve onları olumlu yönde etkiliyorsanız çok verimli bir öğretmensinizdir.
Bir zamanlar çok tanınmış bir Rav’ın öğrencisine o Rav’la neden bu kadar çok zaman geçirdiği sorulur. Zaten ihtiyacı olan her şeyi o Rav’ın dersinde öğrenmemiş miydi? Daha fazla onunla vakit geçirmeye ne gerek vardı?
Öğrenci şöyle cevap verir: ‘Benim tek istediğim onun derslerini işitmek değil. Ben aynı zamanda Rav’ımın ayakkabılarını nasıl bağladığını da görmek istiyorum.’
Bu öğrencinin temel arzusu, Rav’ın günlük hayatında neler yaptığını izleyerek, kendi hayatını şekillendirmektir.
İşte bu yüzden, hayatlarını Tora öğretisi doğrultusunda yaşayan Talmid Hahamlarımız en büyük öğretmenlerimizdir.
GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres
Sözle ifade edilmeden Omer sayımı geçerli midir?
Omer sayımı mutlaka ağızdan çıkan sözle ifade edilmelidir. Hazan söylediğinde “duyan söyleyen gibidir” esası gereğince kabul görür. Ancak sessiz, içinden söyleyen mecburiyetini yerine getirmeyeceği için hemen o anda beraha ile tekrar saymalıdır.
AKLIMIZDAN GEÇENLER
Rav İsak Alaluf
Geçen hafta Tora çalışma grubunda Bilam'ı ve onun Yisrael’i lanetleme girişimini tartışıyorduk. Bizi gerçekten etkileyen bir şey, Bilam'ın eşeği onunla konuşmaya başladığında nasıl şaşırmış görünmediğidir! Sadece cevap verir! Neden o ve yanındaki yardımcıları bu olay olduğunda tamamen normal davranırlar?
Sorumuzu Rabi David Rosenfeld yanıtlar:
Güzel sorunuz için teşekkür ederim. Haklısınız, Bilam eşeğinin birdenbire konuşmasına şaşırmıyor gibi görünüyor. Sanki başka biriyle konuşuyormuş gibi hemen cevap veriyor gibi durumu gözlüyoruz. Aslında Bilam şaşırmış olabilir ancak Tora’ya göre bu duruma hiç aldırış etmez hatta eşeğine cevap verir.
Rabenu Behaye Tanrı'nın özellikle Bilam'ı şok etmek için böylesine olağanüstü bir mucize gerçekleştirdiğini açıklar. Tanrı, Bilam'ı deyim yerindeyse uyandırmak ister, böylece Tanrı'nın onun gitmesini istemediğini anlamasını bekler. Ancak Bilam, zalim, kötü doğası ve İsrael'i lanetleme konusundaki güçlü arzusu nedeniyle aldırış etmez. Eşeğine neredeyse hiç çekinmeden karşılık verir, yoluna devam eder.
Bilam bu tepkiyi vermemekle aslında nasıl bir insan olduğunu da gösterir. Bilam çelişkilerin insanıdır. Bilam, en manevi deneyimlerin en kaba ve ahlaksız davranışlarla bir arada var olabileceği alt üst olmuş bir dünyada yaşar. Böylece, hiçbir şey onu şok etmez. Hiçbir anlamda “normal” bir hayat yaşamaz. Peygamberlik güçlerinin ilham vermek yerine lanetlemek için kullanıldığı kötü bir dünyada yaşar.
HAFTANIN SÖZÜ
Büyüklerle olan ilişkilerine dikkat et, çünkü onlar sadece kendi ihtiyaçları için bir insanla arkadaş olurlar. Kendilerine faydalı olduğu zaman dost gibi görünürler, fakat insanın sıkıntılı anında nedense yanında olmazlar. (Pirke Avot 2/3)
u bir paragraf. Bu metni değiştirmek veya düzenlemek için tıklayın. Çok kolay.
BA – Mİ - DBAR
Ba (bo)- Gel.
Mi - Kim?
Dibur - Konuşmak.
Öyle bir yere geliyorsun ki, “Benimle konuşacaksın”
Tanrı'nın kutsal ilan ettiği ilk şey bir gündü; yaratılışın sonunda ŞABAT. Mısır Çıkışı Yahudi halkına verilen ilk mitsva, Yahudi takvimini belirleyip (Roş Hodeş) uygulayarak ZAMANI kutsallaştırma emriydi. Pesah, Şavuot ve Sukkot ise Yahudi zamanının şafağında önemli tarihi anları temsil eden günlerdir.
Yaklaşmakta olan Şavuot’u (zamanı) kutsallaştırmak üzere bu haftaki bölümü yüksek dereceli bir Tora çalışması şeklinde gerçekleştirebilmeyi (B.H.) arzu ediyorum. Umarım yazımı okumayı tamamladığınızda Tora’nın sayısız yüzlerinden biri ile karşılaşır ve TADINI deneyimleme ayrıcalığı ile kutsanırsız.
Kadim bilgelikte, Ratzo V’Shov (Koş ve Geri Dön) adlı bir döngü vardır. Kozmosun özü, sürekli olarak bir olma ve olmama durumu arasında gidip gelir.
Ratzo, Aşem’e bağlanma özlemi halidir. Ruhun maddi varoluşunu aşma, "ileri koşma" ve Kaynağına bağlanma konusundaki tutkulu arzusudur.
Shov, ruhun "geri dönme" ve bedendeki görevini yerine getirme konusundaki iradedir. Bunun Aşem'in nihai niyeti olduğunun farkındalığına dayalı olarak maddi gerçeklik bağlamında yaşama kararlılığıdır.
Bazılarımız zaman zaman yüksek farkındalıklı (Kavana) DUA eylemlerimizde, DERİN DÜŞÜNCE hallerimizde (Tefekkür) veya AŞKIN DUYGULARIMIZIN eşliğinde Manevi Dünyaları deneyimler ardından yaşadığımız gerçekliğe geri döneriz.
Yahudilikte, bu Manevi dünyaları ziyaret edip geri dönenlere MEKUBAL ve devamlı olarak Manevi alemlerde kalmaya çalışanlara da TSADİK denir.
TSADİK’in yaşadığımız gerçekliğe geri dönebilmesi için bir tercümana ihtiyacı vardır. Bu nedenle Aaron, Moşe’nin sözcüsüydü. Tsadik, gözü kapalı bir insana benzer bazen gözünü açabilir bazen de açamaz. Devamlı olarak Yüce Tanrı’nın sesi altında olduğu için (O’na benzediği için) özünde Adalet kuvvetlerini barındıramaz.
Oysa bir MEKUBAL her ne kadar sessiz kalmaya özen gösterse de herşeyi siyah ve beyaz keskinliğinde görür. Yani bir Kitabın kapağını açmadan içindekileri görebilme kudreti vardır. O dünyaları ziyaret eder ve gerçekliğimize geri döner. Yüce Tanrı gibi olamaz zira kanında Adalet Kudretini taşır.
Mısır’dan çıkanlar Ba-Mi-Daber’e yükseldiler. Yüce Tanrı ile konuşabilecekleri bir yer anlamına gelen Manevi (Mecazi)Dünyaya. Ancak sevgi ile çağrıldıkları ve “İlahi bir Çağrı” anlamına gelen Vayikra ile de Yaşadığımız Dünyaya da davet edildiler.
“Bene-Yisrael, ……Buluşma Çadırı’nın çevresinde (MİNEGED SAVİV) kamp kuracaktır. (Bamidbar 2:2)
KAMP ile BULUŞMA ÇADIRI arasındaki İLİŞKİ, İbranice iki kelimeyle tanımlanır: Mİ’NEGED - genellikle “ZIT” olarak tercüme edilir ve SAVİV, “KUŞATAN” – “ÇEVRELEYEN” anlamına gelir.
Daha yakından incelediğimizde, bu iki ifadenin Mişkan'a göre çarpıcı biçimde farklı, zıt yönlere işaret ettiğini fark ederiz. "Mi'neged" kelimesi; bir UZAKLAŞMAYA – bir İTMEYE işaret eder. Karşıtlığı, sürtüşmeyi, gerilimi gösterir. Uzaklaştırma kuvveti.
“Saviv” kelimesi ise; ÇEVRELEMEK – KUŞATMAK. Lise Fiziğimizi ve hareket yasalarını hâlâ hatırlıyorsak, dairesel harekette içe doğru olan bir manyetik çekim. Kişiyi dairenin merkezine çeken merkezcil bir kuvvet anlamına gelir.
Bunu Mişkan'a uygularsak, dairenin merkezinde "SAVİV"in bize bir hikaye anlattığını ve "MİNEGED"in bize farklı bir hikaye anlattığını söyleyebiliriz.
Yani açıklanamayan bir nedenden dolayı, Yahudi ulusunun kendi manevi bağlarından uzaklaşma arzusu (mineged) ve öte yandan (sovev) Am Yisrael'i içe, ruhsal yaşamın merkezine Tora'ya ve Tanrı'ya doğru Mişkan'a yönelik bir çekilme, yakınlık arzusuna işaret eder.
NEDEN BU İKİLİ İLİŞKİ?
Bu iki seçenek arasında nasıl karar vermeliyiz ...
Bir yandan, Tanrı'ya yaklaşmak için güçlü bir arzumuz var. Ondan etkilendiğimizi hissediyoruz ve bu bize ANLAM veriyor. Kendimizi Tanrı'nın kutsallığına ve O'nun bize verdiği yaşam tarzına sarılmak istiyoruz.
Ve bunun tam tersine, kaçma, “cennetin krallığının boyunduruğunu” kırma ihtiyacı hissettiğimiz zamanlar vardır. Yahudiliğin çok fazla, çok kısıtlayıcı göründüğü zamanlar vardır. Kendi alanımıza, özgürlüğümüze ihtiyacımız olur.
Bu diyalektik, dinimizin kökenine kadar gider. Shavuot'ta Sina Dağı'nda halk, Moşe yerine Tanrı'nın Kendileriyle konuşmasını talep etti. Tanrı'ya yakınlığı arzuladılar. Hatta dağı işgal etmelerini önlemek üzere bir çit yapılması bile emredildi. Yine de Tora, insanların İlahi varlığın yoğunluğuna nasıl korkuyla tepki vererek kaçtıklarını kaydeder. “Tanrı bizimle konuşmasın, yoksa ölürüz”.
Matan Tora'nın Bayramına (Şavuot) yaklaşırken umudumuz, coşkumuzun galip gelmesi ve Tora'yı gerçekten deneyimleyebilmemizdir. "Ve Tanrı’nız Aşem'in önünde sevineceksiniz"
Tora bu haftaki peraşamızda seu et roş kol adat bene Yisrael
lemişpehotam, lebet avotam — ailelerine ve atasal evlerine göre
sınıflandırıp, isim adedine göre tüm Bene Yisrael toplumunun
nüfusunu belirleyin” (Bamidbar 1:2) emrini vererek Yisrael halkı
arasında bir nüfus sayımının gerçekleştirilmesini emretmiştir.
Levi kabilesinin sayımı hakkında ise şöyle demiştir, “Ah et mate
Levi lo tifkod, veet roşam lo Tisa betoh Bene Yisrael - Ancak Levi
kabilesini Bene Yisrael’in içinde sayma ve nüfusunu belirleme”
(Bamidar 1:49) yani Levi kabilesinin sahip oldukları statüleri ve
Tanrı’nın özel lejyonu niteliğine sahip oldukları için nüfus
sayımına tüm halk ile birlikte katılmayacaklardır.
Levi kabilesinin halkın diğer kalanına göre sahip oldukları
bu önemin nedeni, Bet Amikdaş’taki görevlerini
bitirdikten sonra gün boyunca Tora öğrenmelerine
yatmaktadır. Levi kabilesi sadece Bet Amikdaş’ta görev
almakla kalmamakta, halkın da sorularına cevap vermekte,
onları Tora yolunda en doğru şekilde yönlendirmekteydiler.
Bu nedenle de Levi kabilesi Yisrael topraklarına girildiğinde
her hangi bir bölgeye sahip olamamışlardır.
1
ÖZEL GÜNLER YERUŞALAYİM İSTANBUL RAANANA
ROŞ HODEŞ SİVAN
PAZAR GÜNÜ
KABALAT ŞABAT:18:51
MOTSAE ŞABAT: 20:07
KABALAT ŞABAT: 20:00
MOTSAE ŞABAT: 21:08
KABALAT ŞABAT: 19:13
MOTSAE ŞABAT: 20:16
HALKINA
TORA ÖĞRET
RAV ZAMİR
KOEN
ALAHA
BÖLÜMÜ
29 YIL
SONRA
HAYATTAN
HİKAYELER
DÜĞÜM ATMA
KURALLARI
Levi kabilesi sürüp maddi geçimini sağlayacakları bir tarlaya sahip
olamadıkları için tüm halk onlara verecekleri bağışlarla geçimlerini
sağlamaları gerekecektir. Yisrael halkının Levi kabilesini bu dünyada var
olmalarını sağladıkları gibi, Levi kabilesi de halkın tümünü Gelecek Dünya’da
var olmalarını sağlayacaklardır.
Tora “Veigadta bo yomam valayla - gece ve gündüz öğreneceksin” emriyle her
gün düzenli bir şekilde ve düzenli bir saatte Tora öğrenilmesini emretmiştir.
Bu da her Yahudi’nin de sabah ve akşam belirli bir saatte her gün Tora
öğrenme yükümlülüğü olduğunu öğretir. Yisrael isminin baş harfleri de bizi
zaten Yeş Şişim Ribo Otiyot LaTora — Tora’nın altı yüz bin harfi vardır
cümlesini vermektedir. Bilindiği gibi Tora’nın sadece bir harfinin bile geçersiz
olması halinde bütün Sefer Tora geçersiz olacaktır. Bu nedenle her Yahudi her
gün Tora öğrenmekle yükümlü ve sahip olduğu harfini kutsal bir şekilde
korumalıdır. Ancak tüm hayatını Tora eğitimine adayan ve yeşivalarda
öğrenim gören kişiler ise kutsalların kutsalıdırlar ve Tanrı onların
paylarını hiçbir zaman esirgemeyecektir.
Talmud kadınlarımızın sadece kocalarını ve çocuklarını Tora eğitimine
göndererek Gelecek Dünya’daki paylarına sahip olabileceklerini söylemektedir.
Her ne kadar kadınlarımız da Afraşat hala, Aile saflığı, Kaşerut ve Şabat gibi
daha birçok mitsvayı uyguluyorlarsa da, onları Gelecek Dünya’ya getirecek
olan tek şey Tora öğrenimidir ve bu öğrenimi de kocalarını Tora derslerine,
çocuklarını da Talmud Tora’ya göndererek sağlayabileceklerdir.
Tüm bu deraşa özellike biz Yisrael topraklarında yaşayan kişilere çok önemli
bir mesaj olmalıdır. Yisrael halkı içindeki birliği, sevgiyi ve saygıyı bozmaya
çalışan insanlar mevcuttur. Çarpıtılmış solcu ideolojisine sahip insanlar Bene
Brak gibi dindar bölgelere ellerinde kışkırtıcı pankartlarla girmektedirler.
Ancak günümüzde de gördüğümüz gibi kutsal Toramızın yolu barış ve
mutluluktan geçmektedir. Bene Brak’ta yaşayan dindar kişiler kendilerini
kışkırtmaya gelen bu kişilerin isteklerine alet olmak yerine onlara sofralar
açmayı, yiyecek ve içecek dağıtmayı tercih etmişlerdir. Çünkü o dindar kişinin
gözünde kendisini kışkırtmaya gelen kişi de Yahudi’dir. Ancak solcunun
gözünde dindar kişinin değeri nedir...?
2
Tora bizlere bu haftaki peraşamızda Levi kabilesinin ve Levi kabilesine
katılmak isteyen herkesin bunu yapabileceğini, kutsal yeşivalarımıza gelerek
Tora’nın baldan tatlı tadını tadabileceklerini ve hayatın güzelliklerine anlam
katarak sahip olabileceklerini göstermektedir.
YASAKLANAN ÖĞRENCİ OYUNLARI
SORU:
Ben bir Talmud Tora okulunda eğitmen olarak görev yapmaktayım. Bizim
Talmud Toramız’ın ilkelerine göre eğitmen çocukların eğitimine aykırı,
onları öğrenimlerinden uzaklaştıracak ve zamanla başarısız olmalarına
neden olacak oyuncakları veya eşyaları yasaklayabilir, hatta ellerinden
alabilir. Bu oyuncak veren zarara göre bir hafta, bir ay veya en fazla yıl
sonuna kadar eğitmende kalabilir. Sonra da öğrenciye geri teslim edilir.
Son zamanlarda da öğrenciler ders sırasında türlü oyunlarla oynamaya
başladılar. Ders sırasında öğretmenin anlattıklarına konsantre olmak
yerine kendilerinin oynadığı yetmiyormuş gibi bir de arkadaşlarını
rahatsız etmeye başladılar. Yasaklama da tabii ki onları birkaç kez
uyarmamdan sonra geldi.
Oyuncakları bir torbaya doldurarak sınıfın dolabına yerleştirdim ve
kilitledim.
Sabah ise sınıfa girdiğimde gözlerime inanamadım. Dolabın kapısı açık ve
kilit kırılmıştı. İçindeki eşyalar da yerinde değillerdi. Benim sorum ise
acaba çalınan eşyalardan ben mi sorunluyum?
CEVAP:
Öğretmen her ne kadar eşyaları öğrencilerinin eğitimi için alıyor ve dolabında
saklıyorsa ve eşyaların hiçbir şekilde bekçisi olmak istemiyorsa da, onları
öğrencinin iyeliğinden çıkartıp kendi iyeliğine geçirdiği için elinden olmadan
bekçi durumuna gelmiştir. Eşyaları da sahiplerine geri verene kadar sağlam bir
şekilde korunduklarından emin olmalıdır.
Alahaya göre bildiğimiz gibi iki türde bekçi vardır — ücretsiz ve ücretli bekçi.
Ücretsiz bekçi hırsızlık durumlarından muaf, ücretli bekçi ise hırsızlık
durumlarında zararı karşılamakla yükümlüdür.
Öğretmen yaptığı işten maaş aldığı için onu ücretli bekçi olarak
sınıflandırabilirdik. Ancak bu düşünce şekli doğru değildir. Çünkü öğretmen
3
okulda eğitim vermek için bulunmaktadır. Görevi öğrencilerinin eşyalarını
bekçiliğini yapmak için maaş almamaktadır ve kanunlara göre de ücretsiz
bekçi durumundadır.
Öğretmenin çalınan eşyanın zararını karşılamamasını gerektiren durum, onu
kilitle korunan bir yerde saklamasındandır. Ancak onu kilitle korunmayan veya
eşya saklamakta kullanılmayan bir yere yerleştirmiş olsaydı o zaman zararı
karşılaması gerekirdi. Çünkü ücretsiz bekçi sorumsuzca yapılan
davranışlardan ortaya çıkan zararları karşılamakla yükümlüdür.
Sonuç: Öğretmen eşyanın zararını karşılamakla yükümlü değildir. Ancak
sorumsuzca bir davranış olmuş olsaydı zararı karşılamak zorunda kalırdı.
YİRMİ DOKUZ YIL SONRA
“Şelomo” diyerek Yaakov, sert ve alçak yatakta yatmakta olan arkadaşını
çağırdı. Şelomo bitkin haliyle arkadaşının durduğu yere doğru dönerek
gözlerini açmaya çalıştı. Yaakov üst yatakta yatıyor ve soğuktan titriyordu.
“Şelomo, beim karım çok aç ve susadım.” Yaakov’un incecik parmakları
titriyordu. Şelomo Alman askerin birden bire tüm öfkesini kusmak için kapıyı
açabilecek olmasından dolayı korkuyla ve seri bir şekilde fısıldayarak, “hiç yok,
kalmadı” dedi. “Şelomo, ben artık bu açlığa, susuzluğa ve kemiklerimi titreten
soğuğa daha fazla dayanamıyorum” dedi. Yaakov titreyerek doğruldu ve ayağa
kalktı. Artık her şeye son vermenin zamanının geldiğine karar vermişti.
Şelomo, “nereye gidiyorsun?” diye sordu ve ayağa kalktı. “Hayır! Kendisine bunu
yapmayacaktı” diye düşündü ve ilerlemeye devam arkadaşına doğru baktı.
“Çite gidiyorum” dedi kararlı bir ses tonuyla. Kapıyı açtı ve Şelomo, “Yaaaakov”
diye haykırırken, o çoktan geri dönüşü olmayan yola girmişti bile.
Ailem her zaman Yisrael topraklarını gezmeyi ve yeni yerleri gezmeyi çok
severdi. Babam çocukluğunda Yisrael’de yaşamamıştı. Bu nedenle bize her
zaman Yisrael topraklarında doğmuş ve yaşıyor olmanın ayrıcalığından
bahseder ve bu ayrıcalığı en iyi şekilde kullanabilmek için yeni yerlere
giderdik. Her ay başka bir yeri hedef belirler ve annem, babam, ağabeyim, kız
kardeşim, ben ve amcam ile birlikte yola çıkardık.
İşte bu gezilerden birinde hayatımızı değiştirecek nitelikte bir olay oldu ve ben
de size bu olayı anlatmak istiyorum.
O zamanlarda ağabeyim yirmi, ben ise on yedi, kız kardeşim ise on iki
yaşındaydı. Gideceğim yeri ağabeyim Ari seçti ve her ne kadar oraya daha
önceden gittiysek de, tekrardan gitmeyi kabul ettik. Çantalar hazırlandı, şişeler
suyla dolduruldu ve ertesi gün babamın yedi kişilik arabasına binerek yola
4
çıktık. Şevkle ve heyecanla ve hiçbir zaman unutamayacağımız bir gezi
olacağından habersiz bir şekilde yola çıktık.
Yürüyüşe başladığımız yer turistik bir yer olmasına rağmen hafta içi
olmasından dolayı tenhaydı. Yarım saatlik bir yürüyüşten sonra kız kardeşim
Hana dikkatimizi yürüyüşe başlamış olan üç kişiye çekti. “Baba sence oradaki
kişilerin durumu iyi mi?” diye sordu ve aşağıdaki yolu işaret etti. Babam ile
birlikte hepimiz dikkatli bir şekilde yere çömeldik ve amcam “galiba başları
dertte” dedi. Hiç zaman kaybetmeden onlara doğru ilerledik. Nehrin yanında
altmışlı yaşlarda siyah kipalı bir adam yere yığılmıştı. Yanında iki renkli
kıyafetli genç çocuk da ona yardımcı olmaya çalışıyorlardı. İki genç de yaşlı
adamı ismiyle çağırıyorlar ama o tepki vermiyordu. “Dostum, her şey yolunda
mı?” derken büyük bir kaya parçasının üzerinden atlayarak yanlarına geldi ve
hemen kalp atışlarını kontrol etmeye başladı. “O bizim dedemiz Mani” derken
hıçkırıklarla ağlamaya başladılar. Birden bire kalp krizi geçirdi ve bir damla
suyumuz bile kalmadı” dedi.
Annem derhal çantasından bir şişe su çıkarttı ve babama yaşlı adama su
vermesi için uzattı. Bu arada amcam iki genci bir kenara aldı ve onları
sakinleştirmeye çalıştı. Çantasından yiyecek ve içecek çıkardı ve onlara verdi.
Annem beni ve kız kardeşimi olay yerinden uzaklaştırdı ve beraber yaşlı
adamın sağlığı için Teilim okumaya başladık. Birden hafif bir öksürük sesi
duyduk ve annem mutlu bir şekilde bize doğru başını çevirince, biz de soluğu
kendisini daha iyi hissetmeye başlayan adamın yanında aldık. “Size öncelikle
çok teşekkür ederim ve ayrıca özür de diliyorum. Siz daha gezinizin
başındaydınız” diye fısıldadı adamcağız. Ancak babam adamın söylediklerine
kulak dahi asmadı ve ona su vermeye devam etti. “Akol beseder reb yid, akol
tov uletova — her şey yolunda yahudi kardeşim, her şey iyi ve iyiliğim için” dedi
babam ve yaşlı adamın yüz ifadesi tekrardan kireç gibi bembeyaz oldu. Babam
bu ifadeyi her zaman söylerdi ve bizim tarafımızdan da duymaya alışkan
olduğumuz bir sözdü. Biz de adamı öyle görünce şaşkınlık içinde kaldık.
“Bu cümle??” dierken titremeye başladı ve bir kelime daha söylemeyedi. Babam
ise söylediği bu cümleye pek de önem vermeden gülümseyerek, “iyi bir insanın
bana yıllar önce söylediği bir cümleydi” dedi. Babam yaşlı adamı sırtından
tutarak kaldırdı ve tahtadan sandalyeye oturabilmesini sağladı.
“Auschwitz’teyken” diye ekledi düşük bir ses tonuyla. Yaşlı adam, “Sen de mi
oradaydın?” diye sordu yüzü kireç gibi bembeyazken. “Evet” dedi babam ve ben
de yanına, amcam da karşılarına oturdu. Bu sefer yaşlı adam babamın
söylediği cümleyi Polonyalı aksanıyla tekrarladı — Akol letova reb yid her şey
yolunda Yahudi kardeşim dediğinde bu sefer babamın yüzü bembeyaz oluverdi.
“O sen misin???” diye sordu babam.
5
Yaakov çite doğru koştu ve yaşadığı tüm zorluklara, sıkıntılara ve ölüm
kampındaki yaşamına bir son vermeye karar verdi. Ailesine olan özlemi de
günden güne kabarıyor ve göklere yükselerek bu özleme bir son vermek
istiyordu. Tam elini elektrikli çite uzatacakken biri arkasından gelip onu
tuttuğu gibi yerdeki karın üzerine düşürdü. “Hayırdır evlat? Neyin var senin?
Canına kastetmeye mi karar verdin? Bu çitin elektrikli olduğunu bilmiyor musun
sen?” dedi öfkeli bir şekilde fısıldayarak. “Evet! Artık canıma tak etti. Burada
olmaya daha fazla dayanamıyorum. Ne içecek suyum var, ne de yiyecek bir parça
yemeğim!” Yaakov derin bir nefes aldı ve ağlamamak için kendisini zor tutarak,
“bırak beni de istediğim yere gideyim. Bir Yahudi fazla, bir Yahudi eksik ne fark
eder... Artık o vahşi kana susamış SS askerlerinin pis gülüşlerini görmeye dahi
dayanamıyorum. Tek bir damla gücüm bile kalmadı ve daha iyi bir yere gitmek
istiyorum...” Yaakov onun elinden kurtulmaya çalıştı ama karşısındaki adamın
eli daha güçlüydü. Adam kısa bir süre düşündü ve ona cebinde kalan son
ekmek parçasını uzattı, “al bunu... al ve ye” dedi. Adam tüm kalbiyle elindeki
ekmek parçasından feragat etmeye hazırdı. “Ben bu ekmek parçasını
saklayabilmek için canımı bile feda etmeye hazırdım. Sana da bunu tek bir şartla
veriyorum” derken Yaakov elinde duran ekmek parçasına inanamayan bir
edayla bakıyor ve melek gibi gelen adamın sözlerini duymayı bekliyordu,
“Kesinlikle ama kesinlikle bir daha böyle bir şeyi yapmaya kalkışmayacaksın.
Şunu aklında çıkarma reb Yid, akol tov veletova — Yahudi dostum, her şey iyi
ve iyiliğimiz için; her ne kadar gözümüze öyle görünmüyorsa da...” Derin bir
nefes aldı, sağına soluna baktı. Her geçen saniye hayatlarına mal olabilirdi.
Ama bu çocuğu cesaretlendirmesi gerekiyordu ve bu yüzden gözlerinin içine
bakıp şöyle dedi, “eğer sen buradaysan, burada olman gerekiyor demektir. Senin
amacın, görevin burada olmak.”
“Görevin burada olmak” dedi Yaakov ve Şelomo’ya anlattığı hikayesini
tamamladı. Şelomo da duyduklarından heyecanlanarak, “sen sıradan birisini
değil, Eliyau Anavi’yi görmüşsün” dedi. Kendine geldiğinde kızgın bir yüz
ifadesiyle Yaakov’a bakarak şöyle dedi, “bir daha böyle bir şey yapmayacağına
ve beni burada yalnız bırakmayacağına dair söz vermeni istiyorum. Elini uzat ve
bu sözün bir işareti olarak el sıkışalım. Bizim amacımız bu cehennemden hayatta
çıkmayı başarmak ve ne olursa olsun hiçbir zaman canımıza kastetmeyelim. Her
ne kadar zor olursa da.” Yaakov da elini uzattı ve birbirlerinin elini sıkarak
umut dolu bir sona ulaşmayı arzu ettiler.
Masanın etrafında otururken, Mani’nin vahşi Alman askerlerin elinden
mucizevi şekillerde kurtulduğunu can kulağıyla dinledik. Sonra da babam ve
amcam kendi hikayelerini anlattılar. Biz zaten onların hikayesini ezbere
biliyorduk.
Yaşlı adamın yanında oturan torunu, “dede, sen bundan yirmi dokuz yıl önce
verdiğin ekmek parçasıyla onun hayatını kurtardın, şimdi de o genç çocuk
büyüdü ve senin hayatını kurtarmaya geldi.”
6
Her şey en doğru zamanda ve en doğru yerde gerçekleşmektedir. Bulunduğun
her yer senin için en iyi olan yerdir. Anladın mı Yahudi dostum, her şey iyi ve
iyiliğin için ve her yerde!
EKMEK TORBASI
Soru: Cuma günü içinde Şabat ekmeklerinin bulunduğu torbaya iki
düğüm birden attım. Acaba Şabat günü bu düğümü açabilir miyim?
Cevap: Şabat günü bir hafta boyunca bağlı kalacak olan bir düğüm atılmaz.
Ancak hafta içi üst üste iki düğüm atan ve ne zaman açacağını düşünmeyen
kişi, bunu Şabat günü açabilir. Çünkü bu sonsuza dek kalacak bir düğüm
değildir.
Ayrıca kişi satın aldığı keklerin kurumaması için torbaya yerleştirebilir ve
torbaya düğüm atabilir.
Soru: Şabat günü çengelli iğne ile iki parça ile tutturabilir miyim?
Cevap: Çengelli iğne ile iki kumaş parçasını tutturmak dikiş dikmek değildir.
Dikiş dikmek için iğne ve iplik gereklidir. Aynı şekilde fermuarı uzun bir zaman
için dahi olsa kapatmak da Şabat günü yapılabilir.
Soru: Yeni bir kitap satın aldım ama içindeki bazı sayfalar birbirinden
ayrılmamış ve basımda kesilmemişler. Acaba ben kesebilir miyim ?
Cevap: Şabat günü kesilmemiş bu sayfalar ayrılmaz ve kesilmez. Kaf Ahayim
insanın özellikle Şabat günü okumak için satın aldığı kitapları önceden kontrol
etmesini ve yapışık kalmış sayfalarını Şabat’tan önce ayırmasını söyler.