top of page

Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Şemot13:17-17:16)


Bene-Yisrael'in Mısır'dan çıkışına izin verdikten kısa bir süre sonra, Paro onları zorla geri getirmek üzere peşlerine düşer ve Bene-Yisrael kendilerini Paro'nun orduları ile deniz arasında kıstırılmış halde bulurlar. Tanrı, Moşe'ye asasını suyun üzerinde kaldırmasını söyler; deniz yarılarak Bene-Yisrael'in geçişine imkan tanır ve sonrasında, onları takip eden Mısır ordusunun üzerine kapanır.
Moşe ve Bene-Yisrael, Tanrı'ya şükran ve övgü içeren bir şarkı söylerler.

Çölde halk susuzluk ve açlık sebebiyle çeşitli kereler Moşe ve Aaron'aşikayette bulunur. Tanrı, Mara'daki acı suları tatlılaştırır, başka bir yerde de Moşe'nin kayaya asasıyla vurması sonucu kayadan su çıkar. Tanrı gökten Man adı verilen mucizevi bir yiyecek yağdırır. Man çöl boyunca her sabah tan vaktinden önce yağacaktır. Bunun yanında Tanrı her gece Yisrael kampına sülün sürüleri yollar. 

Bene-Yisrael'e, Cuma günler iki porsiyon Man toplamaları talimatı verilir; zira Tanrı'nın tam bir iş bırakma günü olarak belirlediği Şabat günü Man yağmayacaktır. Bazıları bunu dikkate almayıp Şabat sabahı Man toplamaya çıkarlar, fakat bir şey bulamazlar. Aaron az miktarda Man alıp, gelecek nesiller için bir tanık olması amacıyla bir kaba koyar.

Refidim'de halk Amalek'in saldırısına uğrar; fakat Moşe'nin duaları sayesinde Yeoşua'nın komutasındaki ordu saldırganları bozguna uğratır.

 

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf

 

ŞARKI SÖYLEMEK LAZIM

 

Bilgelik ve şarkılar: Beşalah peraşasının okunduğu Şabat günü “Şabat şira” olarak bilinir. Bu şarkı aslında her gün dualarımızın içinde söylenmektedir. Midraş Raba ilginç bir yaklaşımla sadece Bene Yisrael’in Tanrı’ya şarkı söylediğini öğretir. Nitekim Adam ilk yaratılan insandır ve Tanrı’ya bir şarkı söylememiştir. Her ne kadar “Mizmor şir leyom aŞabat şarkısı kendisine atfedilse de bu şarkının asıl mimarı Moşe Rabenu’dur. Avraam Avinu gerek ateşten de gerekse krallar arasındaki “mini dünya savaşından” kurtulmuş ancak yine de Tanrı’da şarkı söylememiştir. Yitshak Avinu mizbeah üzerinde bulunmuş ama kurtulduğunda Tanrı’ya şarkı söylememiştir. Yaakov dahi birçok sıkıntıdan kurtulmasına rağmen Tanrı’ya şarkı söylemek aklına gelmemiştir. Halbuki Bene Yisrael Kızıldeniz mucizesinin hemen ardından “az yaşir Moşe uvne Yisrael” sözcükleriyle başlayan şarkıyı söylemişlerdir. Bene Yisrael’in bu davranışını Midraş Raba “pia patha behohma – ağzını bilgelikle açar” sözü ile değerlendirir. Bu söz aslında Cuma akşamı eşlerimize söylediğimiz “Eşet Hayil” ilahisinin bir bölümüdür ve Mişle kitabının otuz birinci bölümünde yer alır. Bilgeler bu şarkı ile Mişle’de yer alan cümlenin arasında nasıl bir bağlantı olduğunu sorgularlar. Sfat Emet adlı kaynağa göre Bene Yisrael Şehina’nın gücü ile bu şarkıyı söylemek üzere ağzını bilgelikle açmış ve ortaya her gün söylediğimiz bu şarkı çıkmıştır.

 

Ataların şarkısı: Pirke de Ribi Eliezer adlı kaynak bu şarkıdan önce de bazı şarkıların olduğundan söz eder. Nitekim Adam Arişon Şabat onuruna yaptığı yanlıştan dolayı ölümle cezalandırılmadığı için “Mizmor Şir Leyom AŞabat”ı besteler. Teilim 89. Mizmor olarak karşımıza çıkan “Maskil le Eytan aezrahi” aslında Avraam’a atfedilir. Yüzyirminci mizmor ile başlayan “Şir Amaalot” serisinin birçok mizmoru da Yaakov’a aittir. O halde Midraş Raba’nın iddia ettiği gibi ilk şarkı söyleyen Bene Yisrael değildir.   Ancak Midraş Tanhuma Maşiah zamanına kadar on şarkının olacağı bilgisini paylaşırken dokuz şarkının söylendiğini bize öğretir. Denizin şarkısına kadar şarkılar bireyseldir. Ancak denizin şarkısı bir toplumun bir bütün içinde Şehina’nın varlığını hissederek söyledikleri ilk ve tek şarkıdır. Rabilerin öğretisine göre de bu şarkı Tora’da yazılı olan ilk şarkıdır.

 

Sevinç ve inanç: Rabiler bu şarkının neden “az” sözüğü ile başladığını sorgularlar. Bu sözcük ilk bakışta çok da gerekli görünmemektedir. Netsiv miVolojin bu sözcüğün hem sevinci hem de inancı simgelediğini söyler. Nitekim Teilim’d eyer alan “az yimale sehok pinu – ağzımız gülüşle dolacak” ifadesi sevinmeyi anlatmaktadır. Benzer şekilde şarkıdan hemen önce yer alan “vayaaminu b’Ad…. uvMoşe avdo – Tanrı’ya ve O’nun kulu Moşe’ye inandılar” ifadesi de aynı bilgeye göre inancın yani “Emuna”nın ifadesidir. Bu şarkının “az” sözcüğü ile başlamasının nedeni şarkının inanç ve sevinçle söylenmesidir.

Şarkının nedenlerinden biri de Tanrı’ya olan güvendir. Bu güveni kazanmaları için arkalarından koşturarak yaklaşan Paro’yu görmeleri, önlerindeki deniz ile sınırlandırılmaları ve kafesteki güvercin gibi kaçacak yerlerinin olmaması gerekmiştir. Bene Yisrael bu noktada Tanrı’ya “tseaka – yakarış” dediğimiz bir şekilde sesle yalvarırlar. Talmud “tseaka” sözcüğünün bir nev’i Tefila olduğunu bizlere öğretmektedir. Bene Yisrael bu Tefila sayesinde kurtuluşu hak etmişler ve neticede ortaya çıkan güven ortamında Tanrı’ya şarkı söylemişlerdir. Arkalarından firavunun geldiğini Tora “ufaro ikriv – firavun yaklaştı” şeklinde verir. Bilgeler firavunun yaklaşmasının doğurduğu endişe ve korkunun atalarımızı Tanrı’ya yaklaştırdığını ve bunun teşuva ile mümkün olduğunu bizlere öğretirler. Tanrı Bene Yisrael’in teşuva yapmasını ve Kendisine güvenmesini istemiştir. Ortaya çıkan şarkı da bu güvenin bir göstergesidir.

 

Şarkı söylemek lazım: Tanrı Bene Yisrael’in sesini duymak ister. Onların gerçekten güvendiklerini görmeyi arzular. Bunun için de onları bir teste daha tabi tutar. Midraş Şir Aşirim “aşmiini et koleh – sesini duyur” derken Bene Yisrael’in Mısır’dan çıkana kadar seslerini duyurduklarını Mısır çıkışı sonrasında ise rehavete kapılarak seslerini çıkarmadıklarını öğretmektedir. Tanrı Bene Yisrael’in yakarışını duymak istemiş ve onları bir şekilde teşuva yapmaya zorlamıştır.

Burada bizler için son derece önemli bir ders vardır. Kişi Tanrı’ya dönüş yapmayı geciktirmemeli bunun için de teşuva kapılarını zorlamalıdır. Bu zorlama elbette fiziksel bir çabadan ziyade manevi yükselmeyi ifade etmektedir. Bene Yisrael zaman içinde Tanrı’ya güvenmeyi ve O’na dönmeyi bilmişlerdir. Zaman zaman bu kuvvetli bağ sekteye uğramışsa da Bene Yisrael her zaman Tanrı’nın gözünde özel olmayı başarmıştır. O halde şarkı söylemek gerekliyse “lehu neranena l’Ad…. – gelin Tanrı’ya terennüm edelim.”

 

DİVRE TORA
Rav Selim Eskenazi

 

Gerçekten İstiyor Muyuz?

 

Erets Yisrael’deki ve tüm dünyadaki Sefarad Cemaaatlerinde, Hazanların güzel sesleriyle seslendirdikleri nağmelerle meşhur, Şabat Şira yani Şarkılar Şabat’ı olarak da bilinen Beşalah Peraşası’nda Yisrael Milleti’nin, Mısırlılardan kurtarılması amacıyla, Akadoş Baruh U tarafından yapılan ve bütün dünyanın tanık olduğu denizin ikiye yarılma mucizesiyle karşılaşmaktayız.

Masehet Sota 36a’da şöyle öğretilir: 

Rabi Meir dedi ki: Yisrael Milleti, denizin kenarında dururken kabileler arasında bir çekişme yaşanıyordu, biri diyor ki önce ben denize gireceğim, öteki diyor ki önce ben denize gireceğim, Binyamin kabilesi atlar ve denize ilk o girer. 

Rabi Yeuda, ona dedi ki: Olay öyle değil şöyle gerçekleşti. Biri diyor ki denize ilk giren ben olmam, öteki diyor ki denize ilk giren ben olmam, Nahşon ben Aminadav atlar ve denize ilk giren o olur. 

(Nahşon’un girmesiyle beraber deniz ikiye ayrılır) 

Yani Rabi Meir’e göre bütün halk Mısırlıların arkalarından geldiklerini gördükleri zaman denize atlamak için yarış yaptılar. Fakat Rabi Yeuda’ya göre Nahşon ben Aminadav’dan başka kimse denize atlamak istemedi.

Bilindiği üzere bunun gibi hikayesel durumlarda görüş ayrılığı diye bir şey söz konusu değildir. Rabi Yeuda aslında Rabi Meir’in sözlerine açıklık getirmektedir. “Lo kah aya maase” yani fikirsel bazda, atlamak istediklerini belirtmelerine rağmen, harekete geçme konusunda kimse istekli değildi. Beyin fırtınasında ortaya çıkan düşünceyi kimse harekete geçirmek istemedi. 

Birçok kardeşimizle konuştuğumuz zaman şöyle bir sitemde bulunurlar. Nerde! Keşke! Burada yok ki, burası Yeruşalayim değil New York değil, Paris değil. Bizim elimizde de bu imkanlar olsaydı biz de yapardık. Bak Yeruşalayim bir Tora merkezi, ben orada yaşasam günde en az birkaç saat Tora öğrenirdim, New York’ta her şey var, müthiş orada yaşayanlar hem sosyal yaşamlarından feragat etmiyorlar hem de Tora’ya uygun bir hayat yaşayabiliyorlar. Ben kaşerutu bakmaya çalışıyorum, ama Paris’te yaşasaydım kaşer olmayan bir lokantaya ayağımı bile atmazdım. Tam 110 tane kaşer lokanta var. Ama bizim yaşadığımız yerde bu saydıklarımızın hiçbiri yok, ama ben de bunları yapabilmeyi çok isterdim. 

Hepimiz kendimize şu soruyu soralım, acaba bu anlattığımız senaryo gerçek mi? Acaba yapmak istediğim fakat yapamadığım şeyleri gerçekten bu yüzden mi yapamıyorum? Acaba yapmak istediğim şeyleri gerçekten yapmak istiyor muyum? 

Bir baba geceleyin çok susadığı için çocuklarına “lütfen bana bir bardak su getirebilir misiniz” der.

Bunu duyan büyük kardeş David küçük kardeşlerine der ki “sevgili kardeşlerim anne babaya saygı göstermek büyük bir mitsva, bu mitsvayı kimin yapacağını belirlemek için açık arttırma başlatıyorum. 

Yosef: 5 dolar

Moşe:15 dolar 

Nisim:25 dolar 

Baba içeriden bağırır, “çocuklar su ne oldu? hala getirmediniz!”

David der ki: Yok mu arttıran???

Avraam:40 dolar Moşe: 50 dolar 

David: Satıyorum, satttttım. Mişeberah…. Moşe… babamıza su götürme mitsvasına hak kazandı. Haydi Moşe! Mitsvayı yapmaya koş.

Moşe der ki: Ben bu güzel mitsva için babamı onurlandırmak istiyorum. 

Biz de Tora istiyoruz, Biz de kutsiyet istiyoruz, Biz de Ribono Şel Olam’a bağlanmak istiyoruz. Ama acaba Moşe gibi mi?   (5775)

 

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

 

Bulaşık makinasında etli ve sütlü kaplar birlikte yıkanabilir mi?

Kirlenmiş kaplar üzerlerindeki artıklar sıyrıldıktan sonra aynı bulaşık makinesinde birlikte yıkanabilirler. Çünkü burada kullanılan deterjan onların üzerindeki et veya süt tadını bertaraf edici ajan olarak karşımıza çıkmaktadır.

AKLIMIZDAN GEÇENLER
Rav İsak Alaluf

 

Mısır'ın fiili köleliği ne kadar sürer? İsraeloğulları Mısır'a ilk indiklerinde, Yosef'in ailesi olarak onlara onurla davranıldı ve ancak o öldükten sonra kölelik başladı. Bilgeler bunun tam olarak ne zaman gerçekleştiğini ve Çıkış'tan kaç yıl önce olduğunu herhangi bir yerde belirtiyorlar mı?

 

Rabi David Rosenfeld yanıt verir.
 

İlginç konuyu gündeme getirdiğiniz için teşekkür ederiz. Haklısınız, Mısır'a ilk indiğimizde, Yosef'in ailesi onur konuğuydu. Kölelik çok daha sonra başlar. Tora şöyle der: “Ve Yosef, bütün kardeşleri ve tüm o nesil öldü… Ve Mısır'da Yosef'i tanımayan yeni bir kral çıktı. Ve kavmine dedi: İşte İsrael milleti bizden daha büyük ve daha kuvvetlidir. Gelin, onları alt edelim…'” .

Yukarıdaki pasuklara dayanarak, köleliğin Yosef’in tüm nesli ölünceye kadar başlamadığı açıktır. Bu ne zamandı? Tora Levi'nin 137 yaşına kadar yaşadığını belirtir.  Bilgeler, tüm kardeşler arasında en uzun yaşadığı için yaşının kaydedildiğini belirtir. Böylece ölümü, İsrail'in köleleştirilmesinin başlamasının başlangıcı olarak kabul edilir.

Levi Mısır'da kaç yıl yaşar? Yosef, kardeşleriyle yeniden bir araya geldiğinde 39 yaşındadır.  Bilgelere göre Levi yaklaşık 4 yaş büyüktür. Böylece Mısır'a geldiğinde 43 yaşında idiyse 94 yıl sonra öldü. İbraniler’in Mısır'da kaldığı sürenin tamamı 210 yıl olduğundan, köleliğin sürebileceği maksimum sürenin 116 yıl olduğu anlamına gelir.

Elbette kölelik Levi'nin öldüğü gün başlamaz. Bilgeler İbraniler’in esarete düşüşünü kademeli bir süreç olarak tanımlar - Mısırlılar ilk olarak İsraillileri bayındırlık işleri için gönüllü olmaları için baskı yapar Doğal olarak iyi, vatansever Mısırlılar olduklarını göstermek için bunu kabul ederler. Bu süreç kölelik ile sonlanır.

Bilgeler'de bahsi geçen görünüşte çelişkili başka bir ifade daha vardır. Bereşit kitabının son peraşası Vayhi, Yaakov'un ölümüyle ilgilidir. Tora’nın diğer tüm peraşalarından farklı olarak,  bir önceki peraşanın sonu ile onun başlangıcı arasında neredeyse hiç boşluk bırakmaz. Midraş, bu peraşanın neden “kapalı” olduğunu sorar. Çünkü Midraş Raba’ya göre Yaakov’un ölümü üzerine, “onları köleleştirmeye başladıkları için köleliğin çektiği acı nedeniyle İsrail'in gözleri ve kalpleri kapanır.".

Yaakov’un ölümü, ulusun Mısır'a gelmesinden yalnızca 17 yıl sonradır. Böylece, fiziksel köleleştirme ancak 100 yıl kadar sonra başlasa da, 17 yıl sonra ilk adımlar atılmaya başlar. Yaakov’un büyük erdemi olmadan, Yahudiler daha az hoş karşılanır hale geldi. Mısırlılar onlardan hoşlanmamaya ve onları farklı görmeye başlarlar.  Tam bir esarete görmesi uzun yıllar alacak bile olsa Mısır ülkesinde Yaakov’un ölümü ile ayrımcılık, boyun eğdirme ve antisemitizm başlamıştır.

HAFTANIN SÖZÜ

Şabat arifesinde Tanrı kişiye fazladan bir ruh verir ve Şabat'ın sonunda onu alır.
(Gemara Masehet Betsa 16/A)

ŞİRAT AYAM SÖYLEMENİN ÖNEMİ

Bu haftaki peraşamızda Kızıldeniz’in yarılmasını okumaktayız.
Yisrael halkı Kızıldeniz mucizesini geçtikten sonra bütün halk
hep birlikte “Az Yaşir Moşe” kelimeleriyle başlayan ve Şirat
Ayam adıyla bilinen şarkıyı söylemişlerdir. Bu şarkının önemi,
dünya yaratıldığından beri Tanrı’nın huzurunda o güne kadar
kimsenin şarkı söylememiş olmasıyla daha da artar. Yisrael
halkı dünyada bu şarkısıyla Tanrı’ya şarkı söyleyen ilk halk
olmuşlardır (Midraş Teilim).
Yüce Tanrı Adam Arişon — ilk insanı yaratmış olmasına rağmen,
bunun minnettarlığı olarak Adam Arişon bir şarkı dahi
söylememiştir. Yüce Tanrı Avraam Avinu’yu Ur Kasdim’de
ateşlerin içinden ve dört krala karşı çıktığı savaştan muzaffer
ayrılmasını sağlamasına rağmen Avraam bunun karşılığında
bir şarkı dahi söylememiştir. Yüce Tanrı Yitshak’ı korban
olarak sunulmaktan kurtarmış olmasına rağmen
Yitshak, bunun karşılığında bir şarkı dahi
söylememiştir. Yüce Tanrı Yaakov’u güreştiği melekten,
Esav’dan ve Şehem halkından kurtarmış olmasına
rağmen Yaakov bunun karşılığında bir şarkı dahi
söylememiştir. Ancak Yisrael halkı Kızıldeniz’den geçer
geçmez hemen Yüce Tanrı’ya şarkı söylemişler ve Tanrı da
bunun karşılığında “işte bunu bekliyordum” demiştir. Bu
midraştan gördüğümüz gibi insanın Yüce Tanrı’nın kendisi
için yaptığı sonsuz iyilikleri fark etmesi ve bu iyiliklere
müteşekkir olması, hatta şarkı söyleyecek kadar mutlu
olması son derece övgüye değer bir durumdur. İnsan
Tanrı’nın kendisine yaptığı iyiliğe müteşekkirliğini

1

ÖZEL GÜNLER YERUŞALAYİM İSTANBUL RAANANA

KABALAT ŞABAT:16:39
MOTSAE ŞABAT: 17:53

KABALAT ŞABAT: 18:05
MOTSAE ŞABAT: 19:07

KABALAT ŞABAT: 16:55
MOTSAE ŞABAT: 17:55

ŞİRAT AYAM

Mişkan Şilo

ALAHA
BÖLÜMÜ
DOĞAÜSTÜ
TARLALAR

HAYATTAN
HİKAYELER
TUBİŞVAT
SEDERİ

gösterdiği zaman, hatta bunun için şarkı söylediği için O’nun dünyadaki
hakimiyetini ilan etmiş olur.
Midraş’ın bu öğretisi dikkatimizi çok önemli bir noktaya daha çekmektedir.
Midraş Tanrı’nın bu şarkı söylenene kadar tahtına oturmadığını, ancak bu
şarkı söylendikten sonra tahtına oturduğunu belirtir. Bu da bize her gün
dualarımızda Az Yaşir duasını okumamızın önemini kat be kat daha fazla
arttırmaktadır. Tanrı’nın tahtına sadece Az Yaşir duasından sonra oturması
kavramı da bize “Yotser” duasında önce söylenmesinin nedenini
açıklamaktadır.
Zoar Akadoş Şehina’nın dört farklı şekilde tamir edildiğini söyler. Bunlar yatak,
masa, taht ve menoradır (Şehina’nın tamir edilmesi veya bu dört kavramın ne anlama
geldikleri bültenimizin kapsamı dışındadır ve amacı sadece her gün söylediğimiz dualarımızın
önemini vurgulamaktır).
Şehina Arvit duasıyla “yatak” kavramıyla tamir edilir. Şahrit duasında
okuduğumuz Akedat Yitshak’tan Rabi Yişmael Omer’e kadar Korbanot ve
Aşem Meleh’ten Yiştabah’a kadar olan Pesuke Dezimrah dualarıyla “masa”
kavramıyla tamir edilir. Yotser Or’dan Amida duasına kadar olan Şema
berahaları ve Şema duası “sandalye” kavramıyla tamir edilir. Amida duası ve
tekrarında söylediğimiz Keduşa duası ile de “Menora” kavramıyla tamir edilir.
Az Yaşir duası Tanrı’nın tahtına oturmasını sağladığı için Yotser Or duası ve
özellikle Şema duasından önce söylenen Kadoş Kadoş Kadoş ve Şema duası da
oturarak söylenmelidir (Ben İş Hay).
Baş tacımız Gaon Hida’nın Az Yaşir duası ile ilgili olarak kaleminden dökülen
kutsal sözler şöyledir, “Zoar Akadoş, Az Yaşir’in Pesuke Dezimrah’tan sonra
söylenmesinin sırları ile ilgili olarak çok derin açıklamalarda bulunur. Az
Yaşir duası Şehina için son derece ilahi bir huzur kaynağıdır ve bu nedenle
mutlulukla ve kelime kelime söylenmelidir. Kişi bu duayı söylerken
kendisini Kızıldeniz’den geçip hayatının kurtulduğunu, öte yandan

2

Mısırlılar’ın ise denizin içinde boğulduklarını düşünmelidir. Bu düşünce
insanın günahlarının silinmesini sağlayacaktır.”
Rav Hida’nın da sözlerinden gördüğümüz gibi insan her gün Az Yaşir duasını
mutlulukla okur ve kendisini Kızıldeniz’den kurtuluşunu görürse bütün
günahları silinecektir. Ayrıca Midraş şu bilgiye de ekler, “Hayatında bir
mucizeye nail olan ve bu mucizeden dolayı Yüce Tanrı’ya şarkı söyleyen
kişi hem tüm günahları silinecek, hem de yeni bir yaratılışa dönüşecektir.”
Bu nedenle kişi her gün duaya erken saatte gelmeli ve duasına Korbanot’tan
başlayarak ve tek bir kelimeyi dahi atlamayarak okumaya özen göstermelidir.
Bu şekilde kişi duası göklerde meyveler verecek ve çok yüksek noktalara
ulaşacaktır.

SEDOM DAVRANIŞ BİÇİMİ

SORU:
Reuven bir apartmanın en üst katındaki daireyi satın alır ve eşyalarını
taşıması için bir firma ile anlaşır. Apartmana getirilen vinç dahi ne yazık
ki eşyaları taşıyamaz. Çünkü daireye giriş yönü binanın arkasındadır. Bu
durumda da yapılacak tek şey işçilerin eşyaları teker teker taşımak
olacaktır.
İşçiler buzdolabını taşımak üzere sırtlarına yüklediklerinde bir problem
ile karşılaştılar — buzdolabı son derece genişti ve merdivenlerden dahi
çıkamıyor, her dönüşte duvara çarpıyordu. Bu durumda yapılacak tek
çare buzdolabını vinç ile balkonu apartmanın giriş yönüne bakan
komşunun evine çıkartmak olacaktı. Buzdolabı salondan geçecek ve
sonra da asıl sahibine ulaştırılacaktı.
Reuven de bunun üzerine komşusu Şimon’a kendisini yeni komşu olarak
tanıttı ve tatlı bir dille buzdolabını evine getirebilmesinin tek yolunun
balkonunu ve salonunu kullanmak olduğunu anlattı. “Evine en ufak bir
zarar gelmemesi için gerekli tüm önlemleri alacağız. Acaba bana bir iyilik
yapabilir ve buzdolabımı evime geçirebilmeme yardımcı olabilir misin?”
diye sordu.
İşte bu noktada Şimon’dan şaşırtıcı bir cevap geldi, “hiçbir şekilde
buzdolabını evimden geçirmene izin vermiyorum.” Reuven de çaresiz bir
şekilde, “sana bunun karşılığında ödeme dahi yapmaya hazırım. Lütfen
buzdolabımı geçirmeme izin ver” dedi. Şimon da ücreti duyunca, “şimdi
benimle aynı dilden konuşmaya başladın. O zaman senden bunun için dört

3

yüz şekel alırım” dedi. Reuven ne tip bir insanla anlaşma yapmaya
çalıştığını anladı ve isteğini kabul etti. İşçiler buzdolabını vinçle
başarıyla getirdiler ve buzdolabı Reuven’in evinde çalışmaya başladı.
Ertesi gün Şimon Reuven’i gördü ve “borcunu hala ödemedin” diye çıkıştı.
Reuven de ona, “sana tek bir kuruş dahi ödemeyi düşünmüyorum. Çünkü
hiçbir zaman kendimi borçlu olduğumu ilan etmedim” diye karşılık verdi.
“Sözünde durmakla ve bana dört yüz şekelimi ödemekle yükümlüsün”
diyerek kendisini savundu.
CEVAP:
Eğer Şimon’un evine en ufak bir zarar gelmediyse, Bet Din onu bu isteğinden
vazgeçmesi için zorlamaya kadar gider. Hahamlarımız “Sedom’da yaşayan
insanlar gibi davranan kişileri kararımızı kabul etmeye zorlarız” demişlerdir.
Yani insanı arkadaşına faydası olacak ve kendisine zarar vermeyecek şeyi
yapmasına zorlarız. Her ne kadar bu iyiliği yapmak zoruda değilse de,
davranışı “benim olan benimdir” diyen Sedom halkının davranışına
benzemektedir. Bu davranış biçimi de Tanrı’nın Koenler Krallığı ve Kutsal Bir
Millet dediği halk için uygun bir davranış biçimi değildir.
Ayrıca komşular bir ortak gibi sayılırlar. Bugün Reuven Şimon’un yardımına
ihtiyaç duyduysa, pekala yarın da Şimon Reuven’in yardımına ihtiyaç
duyacaktır. Hele buzdolabı gibi son derece gereksinimi yüksek bir eşya söz
konusu olduğunda Şimon’un bu şekilde davranması hiç doğru değildir.
Her ne kadar Reuven dört yüz şekeli ödeyeceğini söylediyse de, komşular
arasında bu ve benzer iyilikseverlikler için para söz konusu olmadığından, ona
karşı hiçbir ödeme yapma zorunluluğu yoktur.

TUBİŞVAT ALAHALARI

� Tubişvat akşamı tüm Yisrael halkı arasında sofralarımızı özellikle Yisrael
topraklarının övüldüğü yedi meyve olan buğday, arpa, üzüm, incir, nar, zeytin
ve hurma ile donatmak gelenekselleşmiştir. Bu geleneğin kaynağı çok eski
kaynaklara dayanır ve her geleneğimizi olduğu gibi bunu da en iyi şekilde
korumamız bizim görevimizdir.
� Tubişvat ağaçların yılbaşısıdır ve bu nedenle 5 Şubat Pazar günü Minha ve
Pazartesi günü Şahrit ve Minha dualarımızda Tahannunim okunmayacaktır. Bu
durum yatmadan önce okunan Keriat Şema Al Amita için de geçerlidir.

4

� Tubişvat bayramının başka bir yönü de Yisrael topraklarıyla ilgili
mitsvaların hesaplanmasında yılbaşı görevi görmesidir.
� Tubişvat akşamı meyvelere söylenen berahalar manevi dünyalarda çok
önemli tamirlerin yapılmasını sağlarlar.
� Sofrada birçok tür meyve bulunuyorsa, önceliği Yisrael topraklarının
övüldüğü yedi meyveye verir.
� Akşam yemeği yenir ve Birkat Amazon’dan önce sofraya meyveler getirilir.
Birkat Amazon yenilen tüm meyvelerin de son berahasını kapsar ve artı olarak
meyvelere “beraha aharona — son beraha” söylenmesine gerek yoktur.
� Amotsi yapılan bir öğünde kek yenmemelidir. Çünkü “Amotsi” berahası
“Mezonot” berahasını da kapsamaktadır. Eğer kişi yemek istiyorsa mezonot
berahasını söylemez.
� Ancak bu bir gofret gibi kuru bir yiyecekse ve yemeğin sonunda tatlı adına
yeniyorsa, böyle bir durumda Mezonot berahası söylenebilir diyen görüşlere
güvenebilir.
� Birayı Yisrael topraklarının övüldüğü meyvelerden biri olması adına içen
kişi, berahasının Şeakol olması nedeniyle onu sona saklamalıdır.
� Bu bayramda yenilen kuru meyveler içerdikleri kurtçuklarla ünlüdürler.
Her kuru meyve yenmeden önce içinde kurtçuk olup olmadığını kontrol
etmelidir. Her yenilen kurtçuk Tora’nın beş yapma dediği yasağına karşılık
gelir. Kişi kaşer olmayan yiyecekleri yiyerek kalbini ve ruhunu aptallaştırır ve
kutsiyetin ruhuna işlemesini engeller.
� Günümüzde İsrail’de çekici renklerinden dolayı şekerle kaplanmış kuru
meyveler satılmaktadır. Bunlar mango, kivi, hindistan cevizi, muzdur ve
berahaları Şeakol Niya Bidvaro’dur. Çünkü meyvenin kendisini tümüyle
kurutulmakta ve ardından içine tat ve renk enjekte edilmektedir.
� Bazı cemaatlerde erkeğin evine geçimini daha bollukla getirebilmesi için,
“geçim” anlamına gelen Mezonot kelimesini içeren Bore Mine Mezonot
berahasını söylemesi gelenekselleşmiştir. Ardından kadın Teilim’deki “işteha
kegefen poriya” pasuğuna istinaden şaraba Bore Peri Agefen berahasını söyler.
Erkek çocuk Teilim’deki “baneha keşitile zeytim saviv leşulhaneha” pasuğuna
istinaden zeytine Bore Peri Aets berahasını söyler. Kız çocuğu ise “kol kevoda

5

bat meleh penima” pasuğuna istinaden nar alır ve ona beraha söyler. Tüm bu
güzel gelenekler baş tacımız Rav Hayim Palaçi’nin Moed Lekol Hay kitabından
alınmıştır.
� Son olarak Tubişvat bayramında Sukot’ta güzel bir etroga sahip olabilmek
için dua edilir. Ayrıca Sukot bayramında kullanılan etrogdan yapılan reçel
yenir.

TUBİŞVAT SEDERİ

Tora ‘dan ERETS HİTA USEORA VE GEFEN VE TEENA VE
RİMON, ERETS ZET ŞEMEN UDVAŞ
okunduktan sonra sadece bir kişi BARUH ATA AD. EL.
MELEH AOLAM BORE MİNE MEZONOT berahası söylenir.
Berahayı söyleyen kişi sofradaki kişiler için de beraha
söylediğini düşünmez ve sofradaki kişiler de sessizce
kendileri bu berahayı söylerler.
ZEYTİN: Sofradaki kişilerden biri eline zeytin alır ve BARUH
ATA AD...Elokenu Meleh Aolam BORE PERİ AETS berahası
söyler.

HURMA: Sofrada yenilecek olan her hurma sofraya
getirilmeden önce açılır ve içleri kontrol edilir. İçlerinde
kurtçuklar bulunabilmektedir. Sofrada “Aets” berahasını
söylememiş birisi varsa ona hurma verilir ve TSADİK
KATAMAR YİFRAH KE EREZ BALEVANON YİSGE pasuğunu
söyler ve ardından berahasını okuyup hurmayı yer.
ÜZÜM: Sofrada “Aets” berahasını söylememiş birisi varsa ona
hurma verilir ve berahasını okuyup hurmayı yer.

ŞARAP: Sofradaki herkes BATİ LEGANİ AHOTİ KALA ARİTİ
MORİ İM BESAMİ AHALTİ YARİ İM DİVŞİ ŞATİTİ YENİ İM
HALAVİ İHLU REİM ŞETU VE ŞİHRU DODİM eline bir bardak
şarap alır ve Bore Peri Agefen berahasını söyleyip içerler.

6

Seder sırasında Teilim’deki 120. Mizmordan 134. Mizmora kadar olan
bölümler okunur.

DOĞAÜSTÜ TARLALAR

Bu gözyaşları gözlerimi köreltti ve kalbimi genişletti. “Rav, ben Şemita
mitsvasını korumaya karar verdim” dedim. Ben hayatımda her şeyin hesabına
kitabına göre olmasını seven, son kuruşuna kadar hesabını tutan birisiyim.
Mantık benim hayatımdaki en önemli erdemdir ama tüm bunlara rağmen
Şemita mitsvasını korumaya karar verdim ve ağzımdan çıkan söz, sözdür.
Ancak bu sözümün arkasında yatan kişiliği ve tarlaları anlatayım. İsmim Amit
Abutbul ve İsrail’in en büyük tarım işletmelerinden biri olan Talmay Eliyau’da
yaşıyorum. “Aley Abasur” adlı fabrikamda kurtçuklardan arındırılmış ve
alahanın gerektirdiği üst seviyeli kontrollerle temizlenmiş yeşillikler satıyoruz.
Tüm bu yeşillikler 700 dönüm bitki serası ve yıl boyunca farklı türde
sebzelerin yetiştirildiği 2000 dönüm açık tarım alanından geliyorlar. Bu devasa
fabrikanın tamamı düzinelerce çalışanı ve birçok müşteriyi desteklemesine
rağmen, Şemita yılı geldiğinde toprak nadasa bırakılıyor ve bütün işlem
durduruluyor. En üst seviyede Şemita mitsvası uygulanıyor.
Ben Fas’lı bir aileden geliyorum. Babam yeşivada eğitim gördü ve ben de ikinci
nesil tarla işinde çalışıyorum. Evimizdeki Tanrı’ya inanç konusu her zaman en
üst noktadaydı. Dahası; tarlada çalışan bir kişiden daha fazla inancı olabilecek
birisini tanımıyorum, dersem abartı olacağını düşünmüyorum. Çiftçinin var
oluşu sadece kalbinden gelen inanca bağlıdır. Çiftçi her ektiği üründe Tanrı’yı
görür. Duası kalbinin derinliklerinden gelir ve her tohuma vuran ve ona “büyü”
diyen melekleri dahi görürüz. Bu dualar bize hem bereketli ürünler, hem de
bereketli müşteriler getirirler.

NAR: Sofrada Aets berahasını söylemeyen birisi kaldıysa ona
nar verilir veya herkes berahayı önceki meyvelere söylediyse
beraha söylemeden yenir. Ancak önce şu pasuk söylenir —
KEHUT AŞANİ SİFTOTAYİH UMİDBAREH NAVE, KEFELAH
ARİMON RAKATEH MİBAAD LEDSAMATEH
İNCİR: İncir tüm bu güzelliğine rağmen içerdiği kurtçukların
ayıklanmalarının zorluğu imkansız sayılabilecek kadar yüksek
olduğu için yılın hiçbir gününde yenmemelidir.
ARPA: Arpadan bira üretilir ve bu nedenle sofraya bira
getirme geleneği vardır. Ancak şaraba söylenen bore peri
agefen berahası biranın şeakol niya bidvaro berahasını da
kapsadığı için beraha söylemeden içilir.

7

Bu nedenle bana, “sen nasıl yaşıyorsun?” diye sorduklarında inancımla diye
cevap veriyorum. Bu her şeyin temelidir. Ben kendi gözlerimle Yüce Tanrı’nın
herkese hak ettiğini nasıl son kuruşuna kadar ödediğini görüyorum.
5768 yani miladi takvime göre 2008 yılına denk gelen Şemita yılında Meadrin
— üst seviyeli denetlemenin yapıldığı fabrikayı kapattım ve yurt dışından
getirttiğim ürünleri dükkanlara sattım. Ama bununla birlikte üç milyon şekel
de zarara uğradım. 2015 yılına denk gelen Şemita yılında ise Eiter Mehira yani
toprakların satılmasına izin veren kanundan yola çıkarak tarlalarımı
çalıştırmaya devam ettiysem de, kaybım yine çok fazla oldu.
Ama gelip yedi yüz dönümlük bitki seralarını ve iki bin dönümlük açık tarım
alanını bir yıl boyunca çalıştırmamak ve düzinelerce çalışanı işten çıkartmak
mantıklı birisinin yapabilceği bir şey değildi. Bu yüzden inancımla yaşadığımı
söylüyorum.
Ancak Tanrı’nın düşünceleri bambaşkaydı. Yani bundan başka bir açıklamam
olamaz. Geçen yıl koruduğumuz Şemita yılından bir yıl önceki yaz mevsiminde
dindar görünümlü siyah beyaz giyimli, enerjik ve amacına doğru ilerleyen bir
genç geldi ve benimle konuşmak istediğini söyledi. Kendisini “Keren Şeviit —
Şeviit Mitsvasını Koruyanlara Destek” kurumundan geldiğini, tarla sahiplerine
destekte bulunduklarını ve beni de kurumuna dahil etmek istediğini söyledi.
Ben de hiç düşünmeden “kesinlikle olmaz” dedim. Ama vicdanım beni bir türlü
rahat bırakmadı. “Biraz düşünmeme izin verin” dedim. Bir hafta sonra Rav Yona
Bokovza adlı genç ile Rav Koen geldiler ve beni ikna etmeye çalıştılar.
Onlara, “ben hayatım bouyunca bir yıl süren bir tatil yapmak istiyorum ama bir
türlü yapamıyorum. Gelin size fabrikamı göstereyim ki, neyden bahsettiğimi
daha iyi anlayın. Ben böyle bir şeyi yapamam. Böyle bir fizibiliteye sahip değilim.
Belki bir sonraki Şemita’da gelin, o zaman korurum” dedim.
Onlar fabrikadan çıkarlarken, “bana telefonunuzu verin, bir şeyler değişirse size
geri dönerim” dedim. Ama zaman gerekeni yaptı ve bu konuyu tamamıyla
unuttum.
O hafta Cuma günü gizli bir numaradan telefon aldım. Genelde böyle
numaralara cevap vermem ama telefon kesilmeyince ben de açtım. Telefonun
diğer ucunda Bene Brak belediye başkanı vardı — Avraam Rubinstein. Ben
kendisini tanımıyordum ama benimle Şemita hakkında konuşmak istediğini
söyledi. Bir hafta sonra fabrikama geldiler ve tam anlamıyla güzel bir sofra
açtılar; yiyecekler, içecekler derken rakı bile getirdiler. Oradan buradan
konuştuk ve sonunda asıl konuya giriş yaptılar — Şemita. “Üzgünüm ama ben
korumak istemiyorum. Yani istemiyorum değil, imkansız bir durum.
Müşterilerime bunu yapamam. Hatta bazıları birkaç ay sonrasına dahi siparişler
verdiler. Böyle birden bire nasıl fabrikayı kapattım diyebilirim” dedim.

8

Toplantının sonunda Avraam Rubinstein yorgun ve bitkin bir şekilde sofradan
kalktı. Üzgündü, tüm çabalarının boşa gittiğini düşünüyordu. Ben de bu durum
karşısında daha fazla duramadım. Yahudi kalbi sıcaktır ve duygusaldır. Bir an
düşündüm ve ayağa kalkıp herkesin duyacağı tonda, “ben Şemita’yı
uygulayacağım” dedim. Herkes şaşkınlıkla bana bakakaldılar. “Üzerime Şemita
mitsvasını korumayı alıyorum” dedim.
Şaşkınlıklarından benimle sarıldılar, öpüştüler ve bana bir hediye getirdiler.
Rav Rubistein şöföründen arabadaki hediyeyi getirmesini istedi. Elinde “Dereh
Aemuna — İnancın Yolu” adlı kitap vardı. Tanıyıp tanımadığımı sordular ve
tanımadığımı söyledim. Kitabı kimin yazdığını bilip bilmediğimi sordular ve
yine olumsuz cevap verdim. Kitabın yazarı Maran Rav Hayim Kanievsky’ydi.
Onu tabii ki tanıyordum. Yisrael halkının en bilge ve engin görüşe sahip
hahamıydı. Bana ilk sayfaları açmamı söylediler ve gözlerime inanamadım —
Maran Rav Hayim Kanievsky bana özel not yazmış ve kitabını bana özel olarak
göndermişti.
Bunun üzerine Rav Rubinstein, “senin için bir hikayem var” dedi. “Ben her gün
Maran Rav Hayim Kanievsky ile dua ediyorum. Ona senden bahsettim ve seni
ikna etmeye çalıştığımızı söyledim. O ise bana, ‘onun fabrikasına gidin, o
Şemita’yı uyguluyor’ dedi ve sana bu özel notu yazdı. Sen de ‘bakamam’ deyince
rava ne cevap vereceğimi bilemedim. Çünkü o açık ve net bir şekilde senin
koruduğunu söyledi. Sen de konuşmanın sonunda birden bire kararını
değiştirdin ve koruduğunu söyledin. Bu kalbimdeki hahamlara olan inancı daha
da güçlendirdi” dedi.
Bir yıl boyunca Şemita’yı korudum. Hayatımda ilk defa kendim için bir şey
yaptığımı fark ettim. Kimseye bakmadan, ne diyecekler diye düşünmeden.
Ayrıca çok değerli bir kurumun bir parçası oluverdim. Çok iyi insanlar tanıdım.
Geçenlerde Rav Rubinstein tekrar buraya geldi ve benimle sohbet etti. On
yıldır çocuk sahibi olamayan bir kadının Maran Rav Hayim Kanievsky’e
geldiğini ve beraha istediğini söyledi. Rav da ona şemitayı koruyan birisinden
beraha istemesini söyledi. Kadın da on yıl sonra hamile kalmayı başardı. Daha
sonra yanımda çalışan bayan bir işçinin de uzun zamandır çocuk sahibi
olamadığını hatırladım ve o çiftçinin numarasını istedim. Ama Rav Rubinstein
dedi ki “senin o çiftçiyle hiçbir farkın yok, sen beraha ver” dedi. Ben beraha
verdim ve kadın üç ay sonra hamile kaldı ve kız erkek ikizleri doğurdu. Hiçbir
doktor bunu başaramazken Şemita’nın berahası ile hamile kalmayı başardılar.
Bir yıl sonra enerjik bir şekilde tarlalarıma geri döndüm. Tarlalarım bana
sevgiyle geri döndüler. Soğan ektim. Birkaç gün sonra başka bir çiftçi
arkadaşımla konuşurken “bana toprağın altını üstüne getir” dedi. Ben de
“yapamam, ben Şemita’yı koruyorum. %20 bile çıksa, benim için yeterli” dedim.
Ama toprağım bana sevgiyle geri döndü ve %75 ürün verdi. İnan ve kendi
gözlerinle gör!

9

B E S A L A H

bottom of page