top of page
ANA SAYFA CIKIS

Peraşa Özeti
[www.chabad.org]
(Vayikra 1:1-6:7)

Koenler'i ilgilendiren birçok kural içerdiği için "Torat Koanim - Koenler Yasası" olarak da bilinen
Vayikra kitabı, çoğunlukla korbanları konu eder. İlk korban grubu "Ola - [Tamamen Yakılan ve
Dumanı] Yükselen"dir. Hayvan önce Mişkan'ın girişine getirilir. Hayvan büyükbaş ise, korbanı
getiren kişi elini hayvanın başına koyar. Ardından hayvan kesilir ve Koen, kanı sunağa serper. Deri
yüzülür ve hayvan parçalara ayrılır. Sonra bu parçalar düzenlenir, yıkanır ve sunak üzerinde yakılır.
Diğer hayvanlar ve kuşlar söz konusu olduğunda da benzer bir prosedür uygulanır.
Peraşada ayrıca unla yapılan sunular (Menahot) konu edilir. Bu sununun bir bölümü sunakta yakılır,
kalan bölümü de Koenler tarafından yenir. Sunuya herhangi bir şekilde hamets bir madde ya da bal
karıştırmak yasaktır. .
"Şelamim - Barış" korbanı, ister büyükbaş ister küçükbaş hayvanlarla gerçekleştirilebilir ve bir
bölümü sunakta yakılırken, bir bölümü de getiren tarafından yenir. Tora, kan ve "Helev - İç Yağı"
yemeyi yasaklar. Peraşa daha sonra sırayla, bir Koen Gadol'un, Sanedrin'in (71 Tora otoritesinden
oluşan Yahudi üst kurulu), bir liderin ve normal bir vatandaşın hata sonucu işlediği bir günahın affı
için getireceği korbanları detaylar. Bazı sözel hatalar ile manevi saflık kurallarının ihlali sonucu
gerçekleştirilen günahların affı için getirilen "Aşam - Suç" korbanları listelenir. Peraşa, normal bir suç
korbanına parası yetmeyenler, "Kutsal" olarak ayrılmış malların (Ekdeş) bu amaç dışında
kullanılmasıyla hata işleyenler ve "soru işaretli bir suç"tan sorumlu olanların getireceği un sunuları ile
gayri-dürüstlük sebebiyle getirilen sununun detaylarıyla sona erer.

ויקרא 5783
2

Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
İÇİMİZDEKİ ATEŞİN DÖNÜŞÜMÜ

Güzel bir öykü: Korbanların anlatıldığı günümüzde doğrudan uygulaması olmayan bir kitaba
Vayikra peraşalarına “merhaba” diyoruz. Bu kitaba başlarken Rabi Aaron Levi tarafından aktarılan
değişik bir öykü ile başlayarak yeryüzünde yaşadığımız hiçbir şeyin tesadüfi olmadığını tekrardan
anlatmaya gayret etmek isteriz.
New York’un bir mahallesinde Rav olarak görev yapan Yitshak adında bir genç günün birinde
konuşmalarından çokça etkilendiği bir başka Rabi olan Aaron Levi ile karşılaşır. Aaron onu
görmekten son derece memnundur. Çünkü etrafında birçok kişiyi karışık durumlardan kurtaran
Yitshak Rabi olarak çok başarılıdır. Bu ilk karşılaşmada Yitshak nedense ona öyküsünü anlatır.
Dindar bir aileden gelen Yitshak Yeruşalayim’de yeşiva eğitimi almaktadır ve çok da iyi bir
öğrencidir. Bir süre sonra bu eğitim ve uygulamalardan sıkılan Yitshak dışarıya karşı son derece
dikkatli davranmasına rağmen kendi içinde eğitimini aksatmaya hatta mitsvaları “takmamaya” başlar.
Sonunda bu eğilimine yenilir ve ailesine durumu açıklar, yeşivadan ayrılır ve güney Amerika’ya
gider. Burada akla gelebilecek herkesle dost olur bir arayış içindedir. Mitsvalardan uzaktır ama
kalbinde onları yerine getirmediği için de üzüntü duymaktadır. Bu durumda bile Tora öğrenmeye
devam eder. Günün birinde Amerika Birleşik Devletleri’nin oradaki konsolosu ile karşılaşır. Konsolos
Yitshak’ı çok sever ama Yitshak onun konsolos olduğuna bile inanmaz. Konsolos onu makamında
beklediğini söyler ve ayrılır. Yaklaşık iki ay sonra sıra almanın bile aylar sürdüğü konsolosluk binası
önünde durmaktadır. Çok uzun çaba ve münakaşalar sonunda konsolosa haber uçurmayı başarır ve
on dakika içinde ofise girmeye muktedir olur. Hal ve hatır sorulmasından sonra konsolos onu
Birleşik Devletler’e gitmeye ikna eder ona vize sağlar ve Yitshak kendini başka bir ortamda bulur.
Konsolos ona para kazanabileceği sayısız seçenek de sunmuştur. Çünkü ondaki müthiş yeteneğin
farkına varmıştır.
Yitshak Rabi Aaron’a önceden neden onunla karşılaşmak istemediğini de anlatır. Yeşivayı terk
etmeden önce oradakilerden biri Yitshak’a Rabi Aaron ile buluşmasını önermiştir. Rabi Aaron’un
konuşmalarını bile Yitshak bunu istemez çünkü onu yolundan döndüreceğini düşünür. Yitshak’ın
kalbi de kafası da güney Amerika’dadır ve hiç kimsenin onu yolundan çevirmesini istememektedir.
Ancak Yitshak Birleşik Devletler’e geldikten sonra maddi hayatının bir anlam ifade etmediğini kavrar
ve Rabi Aaron’un derslerini dinlemeye yeniden başlar. Bu dersler ve yeteneği sayesinde geri
dönmeyi başaran Rabi Yitshak artık bir cemaatin dini lideridir ve o cemaate sayısız faydalı işler
yapmaktadır. Rabi Yitshak hikayesini bitirir Rabi Aaron ise cevap veremez çünkü duygulanmıştır. Bir
süre sonra Rabi Yitshak soruyu sorar: Şüphem yok sorgulamak da istemem ama neden Tanrı bizim
daha önce karşılaşmamızı sağlamadı? Neden bütün bu serüveni yaşamak zorunda kaldım? Yeşiva
günlerinde karşılaşsaydık her şey daha kolay olmaz mıydı?

ויקרא 5783
3

İçimizdeki ateş: Rabi Aaron gülerek yanıt verir. Elbette belki seni yeşiva günlerinde etkileyebilirdim
ama eğer bunu başarsaydım bu gün burada bu cemaatin başında olup yüzlerce çocuğu sıkıntıdan
kurtarabilir miydin? Tanrı bazı insanlara özel yetenekler verir ve bu yetenekleri kullanması için de
bazı fırsatlar yaratır. Bu fırsatlara erişmek için demek ki senin için hazırlanan bu programı yaşamak
zorundaydın. Vayikra peraşasının başında da Raşi açıklamalarında şöyle der: Tanrı Moşe’yi çağırıp
ona konuştuktan sonra Bene Yisrael’e seslenmesini ve onlar için kendisine konuştuğunu söylediğini
belirtir. Tanrı Moşe’den halkın gönlünü okşayacak sözler kullanmasını ister. Çünkü Moşe gibi birinin
olağanüstü peygamberlik düzeyine erişmesinin sebebi Bene Yisrael’dir. Rabi Yitshak burada bir
soru sorar. Moşe elbette Tanrı ile konuşabilecek seviyededir bu konuşma sadece Bene Yisrael’in
zehutu için mi gerçekleşmiştir?
Dönüşüm: Rabi Aaron peraşanın devamı ile bir örnek verir. Kohenler Mizbeah’a dışarıdan ateş
getirmelidirler. Ancak ateş zaten ilahi bir şekilde göklerden gelmektedir. Dışarıdan ateş getirmenin
anlamı ne olabilir sorusunun yanıtı da açıktır. Çünkü insan dünyevi yükümlülüklerini göz ardı
etmemelidir.
Rabi Aaron burada Rabi Yitshak’ı da resmin içine dahil eder. Sadece içindeki ateşin yanması yeterli
değildir. Göklerden ateş indirebilmek için bunu ancak Bene Yisrael için yapabileceğinden bu
serüveni yaşamak zorunda kaldın. Evet sen her durumda Tora öğrenmeye devam etmiş olabilirsin
ama sadece içindeki ateşi körüklemiş oldun. Bene Yisrael sayesinde bir şeyler yapabilmek için de
göklerdeki ateşi indirmeyi becerdin. Senin hikayenin amacı bundan ibarettir. Bir süre mitsva
yapmaya ara veriş olabilirsin ama içindeki ateş seni konsolos ile karşılaştırdı. Onun içindeki ateş de
seni bu gün olman gereken yere taşıdı.
Hepimiz bu dünyadaki görevlerimizi başarmak için elimizde bir malzeme kutusu ile geliriz. Bunları
kullanabilmek için de iki şeye ihtiyacımız vardır. Öncelikle içimizdeki ateşi kendimiz yakmak ve onu
canlı tutmak. Bir diğeri ise Tanrısal ateşi yani onun yardımının doğru yerlerde kullanılmasının
gereğini göz ardı etmemek. Kendi ateşimiz ile Tanrısal ateşin arasındaki fark nedir? Tanrı ateşi bir
yaktı mı o ateş artık sönmez. Yani Bene Yisrael için bir adım atmaya başladığımız zaman artık o
adımların ardı arkası kesilmeyecektir.

DİVRE TORA
Rav Albert Gerşon

“Kİ YAKRİV MİKEM KORBAN LAD...”

‘’ARANIZDAN BİRİ, TANRIYA KORBAN SUNACAĞI ZAMAN...’’

Korbanların asıl amacı hakkında birçok açıklama olmasına rağmen, asıl neden gizlenmiş gibi
görünmektedir. Kesin olan şudur ki, Tanrı’nın bizim korbanlarımıza ihtiyacı yoktur. Üstelik korbanlar,
bir amaç değil asıl hedefe odaklanmamızı sağlayan bir araçtır. Bunlar bizi Tanrı’ya yaklaştırıp, daha
iyi biri olmamızı sağlar. Tanrı’nın asıl isteği korban değil, bizim kalbimizdir.

ויקרא 5783
4

Engizisyon zamanında, Portekiz’den kaçan bir Yahudi hakkında bir hikaye anlatılır. Diğer birçok
‘’Marranos’’ lar gibi zorla Hristiyanlığı seçmek zorunda kalan Yahudiler gibi gizli bir şekilde
Yahudiliğini yaşamak zorunda kalmıştır. Ancak Yahudi mirası hakkında oldukça cahil kalmıştır.
İsrail’e Safed şehrine yerleşmeyi uygun bulmuştur. Sebebi büyük rabi ve kabalist Arizal’in burada
yaşıyor olmasıdır. Zamanla yaşadığı kutsallık bölgesi sayesinde Yahudi mirasını tekrar kazanmaya
başlamıştır.
Bir gün şehrin rabisi sinagogta , Mİşkandan yani tapınaktan ve tapınak içinde bulunan objelerden bir
de ‘’lehem apanim’’ den bahsetmiştir. Lehem apanim, bir hafta boyunca mişkandaki şulhanda duran
ve tazeliğini ilk günkü gibi koruyan ekmeklerdir. Rabi, bu ekmeklerin her Cuma günü pişirilen 12
ekmekten oluştuğunu anlatır. Şabat günü bu ekmeklerin, tapınakta bulunan bir haftalık ekmeklerle
yer değiştirdiğini de ekler. Eski ekmekler Koenlerce paylaşılır ve yenilirdi. Mucizevi bir şekilde ilk
piştiği andaki tazeliklerini korurlardı. Rabi, Koenlerin bu ekmekleri yaparken 13 kez unu elekten
geçirdiklerini de öğretmiştir. Bizim Yahudi, büyük dikkatle rabiyi dinlerken çok hislenir ama
‘’maalesef der rabi bugün Bet Amikdaş olmadığı için böyle bir uygulama yapamıyoruz.’’ Diyerek
deraşasını bitirir. Bizim Yahudi şöyle düşünür Bet Amikdaş yoksa bugün Bet Midraş( tefila yapılan
ve Tora öğrenilen mekan) var aynısını burada yapabilirim der ve evine koşar. Karısına konuyu
anlatır hemen un alır ve lehem apanim pişirmesini ister. Her Cuma bu ekmekleri alıp, Şabata
girmeden sinagoga götürecek ve Aron Akodeşe (sefer toraların bulunduğu dolap) koyacaktır.
Böylece bu uygulama Tanrı’yı Bet Amikdaş yeniden kurulana kadar mutlu edecektir. İlk Cuma günü
düşüncesini uygular ekmekleri alır, Bet Midraş’a koşar, Aron Akodeşi açar ve şöyle bir tefila yapar,
‘’Evrenin hakimi, tapınak varken her şabat sana 12 tane ekmek sunulurdu. Ben sana sadece iki
ekmek getirdim bunu tapınak tekrar kurulana kadar lehem apanim gibi kabul et.’’ Sonra dolabı
kapatıp, eve döner. Akşam tekrar Minha ve arvit duaları için geri döndüğünde Aron Akodeşi açar ve
ekmeklerin olmadığını görünce “Tanrı sunumu kabul etti.” Diyerek müthiş duygulanır ve mutlu olur.
Evine dönünce karısına olanları anlatır.” Tapınak zamanı ekmekler sadece şabat günü alınırdı ama
bak Tanrı benim sunumu Cuma gününden kabul etti.’’ Bu uygulama aylarca devam etti ta ki bir
Cuma günü ekmekleri Aron Akodeşe koyarken Rabi sinagoga erken gelmiş ve duruma müdahele
ederek ‘’ne yapıyorsun sen?’’ diye sorarak onu engellemiştir.’’ Sen gerçekten Tanrı’nın bu ekmekleri
yediğini mi sanıyorsun? Bizim Yahudi Rabiye ‘’ama Rabi, bugün tapınak olmadığı, korban
sunamadığımız için Tanrının üzgün olduğunu bize öğrettin bende böyle onu mutlu etmek istedim
ayrıca aylardır bunu yapıyorum Tanrı da bu ekmekleri kabul ediyor.’’ Rabi ekmeklere ne olduğunu
anlamak için onunla biraz kalmasını ve gabayla bu konuyu konuşacağını söylemiştir. Sonunda,
gabay her Cuma saat 14 ‘te haftanın peraşası için sefer torayı hazırlamaya geldiğini ve Ehali
açtığını ve sepet içinde bu ekmekleri bulduğunu anlatır ve Tanrının ona bu ekmekleri yolladığını
düşünerek her Cuma akşamı Şabat seudasında bunları afiyetle yediğini de ekler. Rabi bizim
Yahudiye dönerek ‘’Gördün mü? Sen bunları Tanrıya getirdin gabay da bu ekmekleri Tanrıdan aldı.
Yaptığın bu...’’ bizim Yahudi de ‘’ o zaman yanlış mı davrandım acaba?’’ diye sorar çekinerek...
Rabi de’’ seni Tanrı affedecektir çünkü masum bir düşünceyle bunu yaptın.’’ Diyerek onu teselli
eder. O öğleden sonra bizim Yahudi, karısına artık ekmek pişirmemesini söyler, ona olanları anlatır.

ויקרא 5783
5

“Gabayın karısı ona kendisi pişirebilir.” diyerek konuyu kapatır. Aynı gün Şabata girmeden Rabiye,
Arizal den bir mesaj getirilir. Mesajı getiren kişi ‘’ Arizal beni size gönderdi ve vasiyetinizi bugün
Şabat olmadan yazmanızı, yarın artık hayatta olmayacağınızı söylememi istedi.’’ Rabi dehşete
kapılır, Arizal’e koşar ve günahının ne olduğunu sorar. Arizal ona anlatır, tapınak yıkıldığından beri
Tanrı’yı, bu Yahudinin yaptığı eylem dışında hiçbir şey mutlu etmedi. Kimsenin tefilası bu kadar
güçlü olamadı ama bu Yahudi yaptığı bu eylemle Tanrı’ya müthiş bir huzur verdi. Ama sen onu
durdurdun artık ekmek getirmiyor bu hareket senin için kötü karar çıkmasına sebep oldu diyerek
konuyu kapatır maalesef Rabi ertesi gün Şabat vefat eder.
Tanrı, korbanlardan değil onlarla birlikte sunulan temiz kalp, saf düşüncelerden ve ona
güvendiğimizi göstermemizden zevk alır.

GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Şabat günü top oynamak mümkün müdür?

Aşkenaz kardeşlerimize göre top bir yerden bir yere taşınmadığı veya “eruv” sayesinde taşınabilir
olduğu yerlerde top oynamakta sakınca görülmez. Sefarad geleneğinin takip ettiği Rabi Yosef
Karo’nun görüşüne göre ise yasaktır. Ancak Şabat’ı korumak konusunda ilk adımları atan ailelerin
çocukları Şabat’ın korunması konusunda sıkıntı çekmesinler diye Sefarad geleneği de buna izin
verir.

AKLIMIZDAN GEÇENLER
Rav İsak Alaluf

Ahit Sandığı'nın (Aron Aberit) bugün nerede olduğunu bilen var mı? Tapınak yıkıldığında
Romalılar tarafından mı alındı?
Rabimiz soruyu yanıtlar:
İlginç konuyu gündeme getirdiğiniz için teşekkür ederiz. Talmud Masehet Yoma, Sandığın oldukça
erken bir tarihte, Birinci Tapınak döneminin sonunda Tapınaktan çıkarıldığını ve İkinci Tapınak'ta hiç
böyle bir sandığın bulunmadığını açıklar.
Bir görüşe göre, Babil kralı Nabukadnetsar Yeruşalayim’i aldıktan sonra sandığı kral Yehıonya ve
Bet Amikdaş’ın değerli eşyaları ile birlikte sürgüne gönderdiği sırada Babil'e götürür. Divre
Ayamim’in görüşüne göre son on bir yılda Yeuda tahtına Tsidkiyau oturur. İkinci bir görüşe göre,
dürüst Kral Yoşiyau, Tapınağın yakında yıkılacağını bildiğinden Sandığı saklar.
Talmud şu olayı kaydeder:
Bir zamanlar, ikinci tapınağın odun depolamak için ayrılmış yan odalarından birinde bir Koen açıkça
kurcalanmış ve diğerleriyle aynı hizada olmayan) bir taş fark eder. Sandığın orada saklandığı
şüphesiyle arkadaşına söylemek için koşar ancak bunu yapamadan hayatını kaybeder.

ויקרא 5783
6

Talmud'daki bir başka görüş de Sandığın Kutsallar Kutsalı'ndaki yerine, altındaki toprağa gizlendiğini
belirtir.
Yorumculardan bazılarına göre Kral Şelomo tapınağın eninde sonunda yıkılacağını bildiğinden
Tapınağın yıkılması durumunda Ahit Sandığını gizlemek için Tapınak arazisinin altında karmaşık bir
tünel düzenlemesi tasarladığı belirtilir. Kral Yoşiyau sandığı orada saklar. Talmud Sota tapınak
dağının altındaki tünellerden söz eder. Bunu bulmak için yapılan kazı çalışmaları bazı politik
çekişmelere neden olduğundan istenen başarıya ulaşmaz.
Üçüncü Tapınak yeniden inşa edildiğinde, Sandık ve antik çağlardan beri çalınan veya kaybolan tüm
kutsal eşyalar bulunacak ve yerini alacaktır.

HAFTANIN SÖZÜ

Dünya teşuvanın günahkȃrlar için olduğunu düşünüyor.
Ama aynı zamanda tamamen doğru olan kişi de teşuva yapmalı,

yani ruhunun kök kaynağına dönmelidir.
(Liadi'li Rabi Schneur Zalman)

(Vayikra 25:1-26:2)
Tanrı, Sinay Dağı'nda Moşe'ye Şemita (toprağın çalıştırıldığı altı yılı takip eden yedinci "Şabat"
yılı) kanunlarını verir. Tüm toprak işleri yedi yılda bir durdurulmalı ve herkes, insan ve hayvan,
toprağın ürününü serbestçe alabilmelidir. Yedi Şemita döngüsü tamamlandıktan sonra, Yovel

adı verilen ellinci yıl gelir. Ellinci yılda toprak işleri durur, tüm köleler serbest bırakılır ve Erets-
Yisrael'de satılmış olan mülkler, esas sahiplerine geri verilir. Bearperaşası, arazi satışı ile ilgili

ilave kanunları ve sahtekarlık ve tefecilikle ilgili yasakları da içerir. .
Behukotay peraşasında ise Tanrı, Yisrael halkı emirlerine uyduğu takdirde, onların maddi
refaha kavuşacaklarına ve anavatanlarında güvenli biçimde yaşayacaklarına söz verir. Kendisi
ile anlaşmalarını terk etmeleri durumunda sürgün edilecekleri, zulme uğrayacakları ve
başlarına başka kötülükler geleceği konusunda sert bir uyarıda bulunur. Ancak "düşmanlarının
topraklarında bulundukları zaman bile onları terk etmeyeceğim; onları hiçbir zaman hor
görmeyecek, yok etmeyecek ve onlara Anlaşmamı bozmayacağım çünkü Ben, onların
Tanrısıyım" demekten de geri kalmaz. Peraşa, Tanrı'ya verilen çeşitli antların değerinin nasıl
hesaplanacağı konusundaki kurallarla sona erer.
Mİ-DRAŞ YİTSHAK
Rav İsak Alaluf
POZİTİF VE NEGATİF ENERJİLER

Bu hafta da iki peraşa okuyoruz. Açıklamalarımız “Bear Sinay” peraşası ile ilgilidir.
Din Kavramı: Yazılarımızda haftanın Tora parçası ile açıklamalara yer verirken din ve dindar
insanların karakter analizi konusunda konuşmaya pek yer vermedik. Aslında dünyada “din”
kavramının iki yüzü olduğu söylenir. Bir tanesi kutsallık, idealizm, özveri ve benzerlerini içerir.
Nedense diğer yüzünde ise kin, gaddarlık, bencillik ve kendini düşünmeyi de görebilmek
mümkündür. Dini dünyada ibretlik, örnek insanları bulabileceğimiz gibi enkizisyonda Tanrı
adına kurdukları sözde mahkemelerle insanları ölüme gönderenleri, din adına terör yapanları
da görebilmek olanak dışı değildir. Dini ve Tanrı’nın ismini kullanarak savaşan, masum
insanları otobüslerde bombalayan, evleri basanlar yakın tarihimizin acı olaylarıdır. Aslında bu
tip insanların ne dinle, ne insanlıkla ne de dinin vermek istediği etik değerlerle ilgileri yoktur.
August Strinberg tarafından yazılan “Baba” adlı oyunda geçen şu söz bazı insanların dine
bakış açılarını ortaya koyabilmektedir. “Tanrı ve sevgi hakkında konuşmaya başlar başlamaz
sesinizin sertleşmesi ve gözlerinizin nefretle dolması garip.”
Bu Hafta İçin Saatler 22 İyar Gelecek Hafta İçin Saatler
Şabat Baslangıç Bitiş 5783 Şabat Baslangıç Bitiş
Yeruşalayim 18:48 20:07 ------------ Yeruşalayim 18:53 20:13
Tel Aviv 19:06 20:10 13 Mayıs Tel Aviv 19:11 20:16
İstanbul 19:57 20:40 2023 İstanbul 20:04 20:47
בחקתי-BEHUKOTAY *בהר-BEAR

19 Mayıs 2023 Cuma YOM YERUŞALAYİM

Aftara: AD...... OZİ

BU HP Hayim Toledo ben Zali - Moşe Anah ben Vida
Marko Avraam Morhayim ben Perla 'nın aziz hatıralarına ithaf edilmiştir.

בהר-בחוקותי 5783
2

Sinay dağı mi nefret mi? Bu hafta okuduğumuz Bear peraşası Tanrı Moşe’ye Sinay dağında
konuştu” ifadesi ile başlar. Rabilerimizin öğretilerine göre Sinay dağı Tora’nın verildiği yer
olarak seçilmiştir ve bunun nedeni Sinay dağının yüksek bir dağ olmamasıdır. Yeryüzünde
ihtişamlı sayısız dağ bulunmasına rağmen Tanrı özellikle bu dağda Bene Yisrael’e Tora
vermeyi seçmiştir. Tora’yı alma onuruna erişenlerin alçakgönüllülüğün değerini takdir etmeleri
ve kibir dediğimiz yanlış bir edimden kaçınmaları onlara bu dağın seçimi ile verilen bir
mesajdır. Gemara Masehet Şabat 89’a göre Sinay sözcüğü ile nefret anlamına gelen “sina”
sözcüğünün kökenleri aynı yerden gelir. Sinay dağının öğretilerini ve ideallerini takip edenler
dinin yukarıda sözünü ettiğimiz güzel yüzünü ortaya koyanlardır. Ancak buradaki öğretilerden
payını almayanlar “sina” dediğimiz nefretin tuzağına düşerek kıskanç ve nefret dolu bir batağa
saplanırlar. Sinay sözcüğü ile “Sina” sözcüğü arasında çok ince bir sınır, çizgi vardır. Sinay
öğretileri içimizdeki iyiyi ve güzeli ortaya koyar. Diğer taraf ise kötülüğün ta kendisidir. Sinay,
pozitif, sorumlu düşünce ve eylemini, Sina ise negatif, yıkıcı enerjiyi temsil eder.
Sinay insanlara şüphe etmenin olumlu taraflarını gösterendir. Doğruyu bulmak için tartışmayı
saygı içinde karşısındakinin fikrini dinlemeyi öğretir. Sinah ise suçlar ve kusur bulur. Sinay bizi
şikayette bulunmadan, suçlamadan önce gerçekleri elde etmeye çağırırken, Sina gerçeklere
sahip olmadığımızda veya hikayenin tüm yönlerini bilmediğimizde bile bizi şikayet etmeye ve
suçlamaya teşvik eder.
Birkaç yıl önce New York Times, Profesör Adam Grant'in “Ahlaki Bir Çocuk Yetiştirmek” başlıklı
bir makalesini yayınlar. Bu makale Sinay/Sina ikilemine ışık tutar.
Profesör Grant’a göre bir çocuğu disipline ederken ebeveynlerin kullandığı sözcükler çok önem
arz eder. Önemli olan çocuğu değil varsa olumlu olmayan davranışlarını eleştirmek ve
düzeltmek için çaba göstermektir. Çocuğa “sen kötüsün” demek hatalıdır. Çocuğun yanlış
davranışını “bu davranışın doğru değil” şeklinde uyararak dikkat çekmek daha olumlu sonuç
verecektir. Profesör Grant aradaki farkın ne olduğunun üzerinde durur.
Bir ebeveyn, öğretmen veya eğitmen çocuğa “kötü” veya “aptal” veya da “inatçı” olduğunu
söylediğinde zaman içinde çocuk bu özellikleri içselleştirir. Ancak davranış eleştirildiğinde
verilen mesaj çok daha farklıdır: “Sen gerçekten iyi bir çocuksun ama davranışın doğru değil
ama bunu düzeltebilmemiz mümkün.” Bu tip bir söylem çocuğun kendine olan saygısını
korumaya yöneliktir. Çocuk bu şekilde kendini olumlu bir yere çekebilir. Çocuk, doğası gereği
kötü, aptal veya inatçı olduğuna dair olumsuz bir benlik imajıyla damgalanmaz.
Pozitif ve Negatif Enerjiler: Sinay öğretilerinin yaklaşımı gelecekte çocuktan doğru
davranışlar beklemek ümidiyle yanlışı eleştirmek ve düzeltmeye çalışmaktır. Sina ise çocuğun
gururunu yerle bir eder, yıkar. Aslında bu sadece çocuklarla olan ilişkilerimizde değil insan
ilişkilerinde de davranış şekillerini ortaya koyar. Yetişkinler de eleştirilirken olumsuz etkilerin
verilmemesi gerekir. Bunun yerine eleştirilen kişinin iyiliği düşünülmeli ve hakkında olumlu
görüşler belirtilmelidir.
Rabi Marc Angel’in öğretilerinin ışığında Sinay ile Sina arasındaki bir başka farka bakalım.
Sinay alçakgönüllü olsa da hala bir dağdır. Ağırlığı, gücü ve görkemi vardır. Sina ise bedensiz
bir duygudur. Değişkendir. Sinay alçakgönüllülüğü, ama aynı zamanda doğruluğa sımsıkı
sarılmayı, olumsuzlukların güçlerine karşı bir dağ gibi durmayı da öğretir. Sina, sakin, makul,
ahlaki cesaretin tam karşıtıdır. Sina, negatif enerjiyi karıştırmak, anlaşmazlık ve karışıklık
yaratmak için kullanır.
Sinay ve Sina, dinin iki yüzünü, hayata iki yaklaşımı temsil eder. Şavuot bayramına
yaklaştığımız bu günlerde Sinay öğretilerine kalbimizde yer açmayı öğrenmemiz gerekir.

DİVRE TORA
Rav Naftali Haleva

Tanrı Sinay dağında Moşe’yle konuştu ve ardından İsrailoğulları’na Şemita kurallarından
bahsetti. Tora’mıza yorum yapan Raşi Tora’da bahsedilen bu cümle ile ilgili bu soruyu sordu.
Tanrı, bu peraşada, neden yalnızca Sinay dağındaki öğretilerden şemitadan bahsetti?

בהר-בחוקותי 5783
3

Bütün kanunlar İsrailoğullarına Sinay dağında verildiğine göre neden yalnızca Şemita’ nın
kendisini ön planda tutuldu?
Bu cümle ile Tora bize, nasıl geniş bir öğretiye sahip şemita kuralları tüm detayları ile Sinay’da
verildiyse aynı şekilde diğer tüm kural ve kanunların Sinay dağında verildiğini öğretmektedir.
Tüm emirlerin detaylarının Sinay dağında verildiğini göstermek için neden özellikle şemita
kanunları örnek olarak seçilmiştir? Bunun sebebini anlayabilmek için Şemita’nın arkasındaki
derin öğretiyi kavramamız gerekmektedir.
‘’Size vermekte olduğum ülkeye geldiğimizde, toprak Tanrı adına Şabat dinlenecektir. Altı yıl
tarlanı ekebilir, altı yıl bağını budayabilir ve ürününü toplayabilirsin. Fakat yedinci yılda, Ülke
için işi bırakmayı gerektiren bir Şabat olacaktır.’’
Bazılarına göre bu kanun Tanrı’nın yaratılışını ve Şabat’ı hatırlamamız için verilmiştir.
Dünyanın yaratılışına paralel olarak altı gün çalışmalı ve yedinci gün dinlenmemiz gerekliliği
dile getirilirken aynı düşünce ile altı sene çalışmalı ve yedinci sene toprağı dinlendirmeliyiz. Bu
sayede dünyanın yaratıcısının Tanrı olduğu hatırlanacaktır. Böylelikle, Şemita kanunun ilk
öğretisi, Tora’nın en önemli Yahudi felsefesi Şabat öğretisine paralel olmasıyla birlikte
Tanrı’nın yaratıcı gücünü dile getirmektedir. Şemita, insan ile Tanrı arasındaki ilişkide
düşüncemizde Tanrı fikri üzerinde odaklanmaktadır. Şemita kanunun ilk öğretisi
beynimizde Tora ile birlikte Tanrı’yı düşünmemizi ve O’nun bu dünyanın yaratıcısı
olduğunu kabullenmemizi sağlamaktadır. Bu düşünce ile Tora’nın en önemli boyutunu idrak
etmemizi sağlamaktadır.
Yukardaki cümlede belirtilen cümlede ‘’Altı yıl tarlanı ekebilir, altı yıl bağını budayabilir ve
ürününü toplayabilirsin.’’ ifadesinden yola çıkarak Şemita’nın ikinci boyutu öğretilmektedir.
İnsanın çalışması ‘’Avoda ‘’ gerekliliğinden bahsedilmektedir. İnsanın yaşamını belli bir düzene
ve anlamlı bir boyut kazandırması için gerek fiziksel ve gerekse de manevi çalışmasını
gerektiği gibi yerine getirmelidir. Fiziksel ve ruhsal çalışma sayesinde Tanrı ile olan ilişkisi de
büyücektir. Burada bahsedilen manevi çalışma ile dile getirilen avodat balev kalpte

çalışacaksın, sözünden yola çıkararak bize duadan ibadet etmekten bahsedilmektedir. Bet-
Amikdaş zamanında ‘’ Avoda –Tanrı’ya hizmet ‘’ insanın pişmanlığını belirtmek ya da isteklerini

sunmak için getirdiği kobranlar ile yapılırdı. Bet-Amikdaş’ın yokluğunda ise Tanrı’ya bu
görevimizi kalbimizin hizmeti olan Tefila (dua) ile yerine getiriyoruz. İbranice’de dua etmek için
kullanılan en yaygın terim ‘’leitpalel’’ sözcüğüdür. Leitpalel sözcüğü dönüşümlü bir fiil olup,
kendimizi incelemek ve yargılamak anlamına gelir. İncelememiz gereken temel noktalar
tutumumuz ve davranışlarımızdır. Bilincimizi geliştirmek için hayatta nerede olduğumuzu
bilmek çok önemlidir. Duadan önce veya dua esnasında bir veya iki kavram üzerinde
yoğunlaşmamız kişisel gelişmemizi ve maneviyatımızın yükselmesini sağlayacaktır. Yahudilik
yaşamı, öğrenmek gelişmek ve değişmek için düzenli akan bir nehir gibi görür. Buna ‘’Tikun
amidot - insan karakterinin ve davranışlarının yükselen bir bilinçle devamlı olarak yontulması
ve işlenmesi’’ denir. Dua, insanın değişerek daha iyiye yönelmesini sağlayan bir araçtır.
Böylelikle, Şemita’nın ilk öğretisinde Tora ve inanç esas olduğundan, bu
öğreti bize önce beynimizi sonra da kalbimizi yani duygularımızı ifade etmektedir.
Şemita’nın üçüncü öğretisini de Tora’daki şu cümleden öğrenmekteyiz:
‘’Toprağın dinlendiği ürünü, sizin için yenebilir olacaktır. Senin, kölen, cariyen ve ihtiyaç olan
herkes için yiyecek olacaktır. ‘’
Bu cümleden yola çıkarak Şemita’nın üçüncü öğretisi ‘’Gemilut Hasadim – Yardımseverlik ‘’
boyutunu öğretmektedir. Bu kanunda bizlere tüm vücudumuzu ifade etmektedir. Dünyanın
temelini oluşturan taşların üçüncüsü iyilik yapmaktır. Fakire yardım etmek, hasta ziyareti, dul
ve yetimlerin ihtiyaçlarını karşılamak, yakınını kaybeden bir kişinin yanında bulunup gereken
yardımları yapmak, moral ihtiyacı olan kişiye zaman ayırarak ona manevi destek olmak gibi
tüm iyilikler ‘’Gemilut Hasadim –İyilikseverlik ‘’ içine girer.
Buradan görüldüğü gibi şemitanın üç ayrı öğretisi bizlere insanın vücudunun üç temel kısmını
ifade etmektedir. Tora ve inanç beynimiz, avoda manevi çalışma (dua) kalbimiz, gemilut
hasadim yardımseverlik tüm vucudumuzu ifade etmektedir.

בהר-בחוקותי 5783
4

Pirke Avot’ta şöyle der;
Anşe Keneset Agedola’nın en son üyelerinden Şimon Atsadik şunu öğretir:
Bu dünya üç temel unsur üzerinde var olur: Tora öğrenmek TORA – Tanrı’ya hizmet
etmek AVODA – İyilikseverlik - GEMİLUT HASADİM
Şemita’nın öğretisi de bu üç önemli temel taşını içerir. Bu nedenle Tora kanunların ve
detayların tümünün Sinay dağında alındığına dair Şemita örnek gösterilmektedir.
Tora yorumcularından Raşi’nin sorduğu sorunun cevabı da Şemita’nın bu derin öğretilere
sahip olmasındandır.
Her insanın davranışları kendine, Tanrı’ya ve diğer insanlara karşı uygun olmalıdır. İnsan
kendini ve karakter yapısını Tora öğrenmekle geliştirir. Dua etmek ve mitsvaları uygulamakla
Tanrı’ya hizmet eder, insanlarla şefkat ve saygıya dayalı ilişkiler kurarak da insanlara karşı
olan görevlerimizin iyi olmasını sağlarız. Tanrı’ya ve diğer insanlara karşı davranışlarımızın
mükemmel olabilmesi bu üç temel unsura bağlıdır: TORA (Tora’nın
kendisi), Avoda (dua), Gemilut Hasadim (iyilikseverlik)
GÜNLÜK YAŞAMDAN
(Kaynak: www.hidabroot.org)
Rav İzak Peres

Kabir ziyareti ne sıklıkta yapılmalıdır?

Noda BiYeuda adlı kaynağa göre vefatın ilk senesinde kabir ziyaretinin sıklıkla yapılmaması
gerekir. Çünkü bu durum müteveffayı yargı kuşkusu ile karşı karşıya getirir. Diğer senelerde
ise sıklıkla olmadan zaman zaman ziyaret edip Teilim veya Mişna okumak uygundur.

AKLIMIZDAN GEÇENLER
Rav İsak Alaluf

Moşe’nin evlendiği ve Bamidbar kitabında ifade edilen “Kuşit” eşi kimdir? Daha önce
evlendiği belirtilen Yitro’nun kızı Tsipora ile aynı kişi midir? Miryam ve Aaron neden bu
konu ile ilgili Moşe hakkında olumlu konuşmazlar?
Rabimiz soruyu şöyle cevaplar:
Moşe’nin eşi kavramı Tora’da çok az yerde geçer. Şemot peraşasında Moşe Midyan dini lideri
Yitro’nun kızı Tsipora ile evlenir ifadesi yer alır. Daha sonra Bamidbar kitabında Beaaloteha
peraşasının sonunda Aaron ve Miryam Moşe’nin “Kuşit” eşi hakkında olumlu konuşmazlar. Kuş
bölgesi Mısır’ın güneyini ifade eder ve Etiyopya civarı olarak bilinir. Bu iki yerde farklı söz
edilen eşin durumu nedir?
Her ne kadar bazı Midraşik kaynaklar Moşe’nin Kuş ülkesinde evlendiğini söylese dahi Rabiler
bu açıklamaya sıcak bakmaz. Açıklamaların çoğu “Kuşit” olarak nitelendirilen kişinin Tsipora ile
aynı eş olduğu konusunda hemfikirdir. Bazı otoriteler Midyanlılar ile Kuş ülkesinden olanların
benzerliğine dikkat çeker. Gemara Masehet Moed Katan 16/B’de Tsipora’nın güzel bir kadın
olduğunu farklılığını iyi davranışlar konusundaki başarısı ile gösterdiğini öğretir.
Miryam ve Aaron’un olumlu olmayan yaklaşımlarının sebebi ise farklıdır. Moşe sürekli Tanrı ile
iletişim halinde olduğu için eşinden kendisini fiziksel anlamda ayırmıştır. Miryam burada
kardeşinin normal bir hayat sürmesi gerektiği konusunda görüş bildirir. Nitekim kendileri de
peygamberdir ancak yaşamları normal bir insanın yaşamı gibidir.
Tanrı bu noktada devreye girer ve Moşe’nin peygamberliğinin farklı olduğunu belirtir. Bu
konuşmadan dolayı Miryam Tsaraat ile cezalandırılır.
HAFTANIN SÖZÜ

Ağzından girene olduğu kadar ağzından çıkana dikkat ediyor musun?

V A Y i K R A

bottom of page